Bölüm 7 - Zambak Kadar Güzel Ve Zehirli

13.2K 1.1K 408
                                    

Herkes kendi cehennemini yaşar,
Herkes kendi okyanusunda boğulur.

Bölümü yukarıdaki şarkıyla okuyun. Sözleri de tam uyumlu, yazarken beni gaza getirdi jfhdghfjas

"Şunu kafana geçir bakalım."

Akşam olmuş, artık hava tamamen kararmıştı. Çevredeki ağaçlar gecenin sakinliği içinde ses yapan bu iki kişiye odaklanmış, yukarıdan onları izliyorlardı.

Toprak karşısında duran Melodi'nin kaskını düzeltmesine ve altındaki kayışı bağlamasına yardımcı olduktan sonra motoruna binip Melodi'nin de oturmasını bekledi. "Hazır mısın güzelim?"

"Hı hı." Melodi, üstüne siyah ceketini giyip deri eldivenlerini takmış olan Toprak'ın beline sarılıp ellerini karnının üstünde birleştirdi. Kask yüzünden kafasını yaslayamamıştı, başı biraz geride kalıyordu. Motora bindiğinde ne kadar gerilirse gerilsin Toprak'ın kendisiyle beraberken düzgün ve dikkatli süreceğini biliyordu. "Gidebiliriz."

Toprak motoru çalıştırıp sürmeye başladığında Melodi ellerini öncekinden daha da sıkı sabitledi. Toprak'a bu şekilde sarılmak nasıl bir zamanın içinde olursa olsunlar kesinlikle hoşuna gidiyordu.

Toprak ormanın içinden geçerken motoru yavaş sürmeye ve ağaç köklerinin yapabileceği her yükseltide Melodi'yi havaya sıçratmamaya özen gösteriyordu. Sonunda düz zemine ulaşabildiklerinde hızını arttırıp yola devam etti. Rüzgâr Toprak'ın tenini yalayıp geçiyor ve Toprak'ın vücudu Melodi için bir kalkan vazifesi görüyordu. O hızını arttırdıkça kendisine çarpan hava da bir o kadar soğuk hissettiriyor, sesler yükselip boğuklaşıyordu.

Otobana çıktıktan sonra yanlarından geçtikleri her ışıklandırma onların yolunu sadece iki saniyeliğine aydınlatıyor ve sonra görevini bir diğerine bırakıyordu. Bariyerler takip edilemeyecek hızda geriye akıp gidiyordu. Yolda çok fazla araba olmasa da geçip gittikleri her arabanın içinde bir yerlere ulaşmaya çalışan insanlar gözüne çarpıyordu her ikisinin de. Herkesin hayat koşturmacası kendi hızında akıyordu.

Bir elini havaya kaldırmak, gözlerini kapatıp rüzgarın parmaklarının arasından geçtiğini ve o rüzgar kadar özgür olduğunu hissetmek istedi Melodi. Yine de gittikçe hızlanıyorlardı, o yüzden daha da sıkı sarıldı Toprak'a, sarılamadığı her anın acını çıkartmak ister gibi. Ona sarılmak da özgürlüğün bir başka çeşidi gibiydi.

Beykoz'da bir mezarlığa gidiyorlardı. Mezarlığı olmasa da Beykoz'un sahilini biliyordu Melodi; kilometrelerce uzanan o yolda yürüyüp muhteşem havayı soluma fırsatı olmuştu bir keresinde. Şimdi de o yolu kullanacaklardı, çok beğendiği o sahilden bu defa Toprak'la beraber geçecekti. Ulaşmak istedikleri yer bir mezarlık olmasaydı bu durum fazlasıyla romantik gelebilirdi gözüne.

"Ne kadar yolumuz kaldı?" Önce bağırmış, sesini Toprak'a duyuramadığını fark ettiğinde onun zihnine konuşmuştu.

"Yarım saatimiz kaldı." dedi Toprak. Gerçekten bayadır yoldalardı. Başta Melodi yanlarından geçtikleri her direği saymaya karar vermiş ama en sonunda işin içinden çıkamayınca vazgeçmişti.

"Toprak, sana bir şey söyleyeceğim." dedi Melodi. Kask yüzünden başını Toprak'ın omzuna yaslayamıyordu.

"Söyle güzelim."

"Ben seni çok seviyorum Toprak."

"Bu da nereden çıktı? Ben de seni seviyorum." Toprak başını bir saniyeliğine yana çevirdikten sonra tekrar önüne döndü. Melodi göremese de gülümsüyordu.

"Sadece... Benimle gelmek zorunda değildin. Seni bu işin içine sürüklemek hiç hoşuma gitmiyor." dedi Melodi.

"Seni yalnız bırakacağımı mı düşünüyorsun Melodi? Her zaman yanında olacağım. Ben senin ağladığında sığınacak limanın, yorulduğunda yaslanmak istediğin duvarın olmak istiyorum. O güzel, paramparça kalbinin her hücresini öpmek istiyorum. Ben buradayım, her zaman yanı başında olacağım ve başa çıkmak zorunda kaldığın bütün yüklerine ortak olacağım."

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now