Bölüm 21 - Kimsin Sen

9K 950 276
                                    

(Yukarıya şarkı bıraktım.)

Okulun koridorlarından geçerken, arkada bir şarkı çalacak olsaydı bir film havasında sahne yaratmış olurduk. Önce Mert, ardından ben odadan çıkmıştık. Her şey yavaş çekimde gerçekleşir gibiyken attığım her adımda koridordaki öğrencilerden beni görenler yanlarındakiler dürtmüş, arkası dönük olanlar teker teker bana dönmüştü. Orada bütün yüzler bana çevriliyken ben hiçbirinin suratına bakmamış, onun yerine karşıda boş bir noktaya odaklanmıştım. Toprak yanımda olsaydı, elini tutmak ve rahatlamak isterdim.

Gergindim, yine de adımlarımı yere sağlam basıyordum ve bu beni bile şaşırtmıştı. Koridordaki sesler yavaş yavaş azalıp en sonunda sadece Mert ve benim adım seslerimiz kaldığında, bütün odaklar bendeydi. Kimsenin yüzü gülmüyor, kimse bana selam verme gereği bile duymuyordu. Onlar sadece bana baktılar, bütün hisleri yüzlerine yansımışken, hiçbirini saklama gereği duymamışken bana baktılar.

Benden nefret ediyorlardı.

Toprak, dedim zihnimin içinden. Üst katta olmalıydı. Keşke şu an bana bakan yüzünü görebilsem.

Önceden Murat'a verdikleri, artık Mine denen kadının olduğu odanın kapısına gittim. Etraftaki öğrencilerin bakışları hala üzerimdeyken, dönüp Mert'e baktım.

"Kapıyı kilitleyeceğim." dedim fısıldayarak.

"Nasıl? Ah, tabi ya. Sen yaparsın. Kapıda olacağım." Güven vermek ister gibi gülümsedi. Toprak'ın ona attığı yumruk sonucu dudağı patlamıştı. Şimdi ise orada, dudağının yanında ince, kırmızı bir yara izi kalmıştı. Gülümserken yarasının gerildiğini fark ettiğimde gözlerimi ondan ayırmakta zorlandım.

"Acımıyor değil mi?" dedim başımla dudağını işaret ederek.

"Acımıyor Melodi, endişelenme artık. Hadi bak, geç olmadan gir içeri de kadın bir kez daha senden kaçmadan halledelim şu işi."

Tamam anlamında başımı salladığımda, öğrencilerin önünde tereddüt etmeden kapıyı açtım, çalmayı unutmuştum. Normalde yapacağım şey değildi.

İçeri girdiğimde şaşkınca bana çevrilen yüze ben de bir o kadar şaşkın bir şekilde baktım. "Toprak?" diyebildim sadece. Burada ne işi vardı?

"Kapıyı çalmadan girmeniz hiç hoş değil." Mine, sandalyesi yerine masasının üzerine oturmuş, Murat'ın dağınıklığının aksine oldukça toplu duruyordu. Ama beni şaşırtan o değildi, onun dağınık ya da toplu olması hiç umurumda değildi. Toprak'ın bu odada, onun karşısında durması, ben odaya girdiğimde konuşmasına aniden ara vermesiydi. Üstelik zihnimden onunla konuşmama rağmen cevap dahi alamamıştım. Sadece bir gün geçmişti, onu ikna edip olanları bana anlattırmamın üzerinden bir gün geçmişti ve o, hiç hoşuma gitmeyen bir insanın yanındaydı.

"Bence de hoş değildi." dedim gözlerimi sonunda Toprak'tan ayırıp kadını rahatsız edecek gibi süzmeye başladığımda. Bu davranışım üzerine vücudu kasılmış olsa da yaslandığı masadan kalkmamıştı.

Burada ne yapıyorsun Toprak? Kadından gözlerimi ayırmadan onunla konuştuğumda, Toprak'ın bana vereceği cevabı o kadar merak ediyordum ki... Kadın konuşmak için onu çağırmış olabilirdi, benden kaçıyor olsa da olayı öğrenmek istemiş olabilirdi, ama ben kendime engel olamıyordum. İçimde beliren kıskançlık hisleri sinirimi bozuyordu. Neden kıskanmıştım ki?

"Biz de tam Toprak'la olayların üzerinden geçiyorduk." dedi kadın yapmacık, sinir bozucu bir gülümsemeyle. Toprak'ın cevap vermesine fırsat kalmadan o vermişti. Güvensiz tavırlar sergilemek istemediğim için Toprak'a tekrar sormadım. Bakışlarım kısa bir saniye kadından ayrıldığında Toprak'ın bana baktığını gördüm.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now