Bölüm 9 - En Acı Hatıralarımız

12K 1.1K 146
                                    

(Yukarıya yine güzel bir şarkı bıraktım, iyi okumalar.)

Ağlayışımı duyuyor musun?
Ağlıyorum.
Karanlıktan kurtar beni,
Tek başıma  yapamıyorum.

Toprak derin bir nefes aldı. Eli karşısındaki siyah kapının, gümüş renkli koluna gitmişti. Birazdan bu sonsuz boşluğun tam ortasında duran kapıdan içeri, Melodi'nin zihnine girecekti. Onu istila edecek, anılarının izinsiz misafiri olacaktı.

Kapının kolunu aşağı indirdi. Kapı zorlanmadan, hatta Toprak'ın bu hareketiyle yavaşça ileri doğru kayarak açıldı ve Melodi'nin her anısı Toprak'ın ayaklarının altına serildi. İçeri doğru ilk adımını attığında kapının arkasından kapanıp yok olacağını düşündü Toprak. Bu yüzden adımlarını yavaş atsa da arkasını döndüğünde kapı hala orada duruyordu. Ve o, koskocaman görkemli bir sarayın tam ortasındaydı.

Duvarlar işlemelerle süslenmiş, zemin ve karşısında uzanan çift taraflı merdiven kırmızı halıyla kaplanmıştı. Tavandan en az iki metre uzunluğunda bir avize sarkıyordu. Kapılar zeminden tavana kadar uzanıyordu ve her birinin topuzu altından yapılmıştı. İleri doğru yürüdü, iki merdivenin orta kısmında kalan boşluktaki altın görünümlü sehpanın üstündeki çiçekler vardı. O çiçeklerin canlı olup olmadığını merak etmişti. Onlara dokunmak istiyordu.

Beyaz vazonun ayak kısmı altındı ve üstünde gül işlemesi vardı. Toprak elini yavaşça kaldırıp vazonun içindeki yüzlerce zambaktan birinin üstünde elini gezdirdi. Çiçek parmağında yumuşacık bir his bırakmıştı, canlıydı. Toprak dönüp etrafına baktı. Burası Melodi'nin zihniydi ve çiçekleri hala canlı tutuyorsa o da canlıydı; bir yerlerde Toprak'ın onu bulmasını bekliyordu.

"Melodi... Neredesin?" Sesi bir fısıltıdan ibaretti. Kaşları çatılmış, mavi gözlerine gölgeler düşmüştü. Dönüp koluna baktı, acısını artık hissetmiyordu. Yine de parmak uçlarına kadar bulanmış kan hala vücudundaydı ve ona durumunu hatırlatıyordu. Çiçeklerin yanından ayrılıp merdivenlerden birine yürüdü. Korkuluklar kristalden yapılmıştı. Kanlı elinin izlerini Melodi'nin o güzel zihnine bulaştırmak istemediği için bu kristal korkulukları tutmadı. Merdivenin ortasından yürüdü ve yukarı çıktı. Kendi adımlarının sesini duyabiliyordu.

Açık plan bir koridordu burası, alt kattan görülebiliyordu. Birkaç saniye ne yapacağını bilemeden etrafına baktı. Koridorlar başka koridorlara açılıyordu ve karşısında en iyi ihtimalle yüzlerce kapı vardı. Melodi o kapılardan birinin arkasında olmalıydı ama hangisindeydi? Gözlerini kapattı, onun varlığını hissetmeyi denese de başaramadı. Ona seslendi, cevap alamadı. Bağırdı, sadece kendi sesi yankılandı.

Şansını sağ tarafta denemeye karar verdi, içinden bir ses ilk bu tarafa bakmasını söylüyordu ama zaten şansı yarı yarıyaydı. Kendi bile emin değildi kararının doğruluğundan. Yine de bir yerden başlaması gerekiyordu. En baştaki kapıya yaklaştı. Bu da diğerleri gibi zeminden tavana kadar uzanmış, beyaz boyasının üstünde zarifçe işlenmiş altın varaklarıyla oldukça görkemli bir kapıydı. Kapının topuzunu döndürdü, kendine çekmeyi denedi fakat kapı açılmamıştı. Bu defa itti ama yine başarılı olamamıştı.

Anlam veremez bir halde bir sonraki kapıya gitti. Onun da topuzunu çevirdiğinde aynı sonuçla karşılaşmıştı. Kapı kilitliydi. Durmadan, her seferinde hevesi kırılsa da pes etmeden bir sonraki kapıya gitti. Hiçbiri açılmıyordu. Melodi'nin zihni davetsiz misafirine izin vermiyor ve kendini kapatıyordu. Toprak tekrar bağırdı, sesinin ona ulaşmasını umarak defalarca seslendi.

Umutsuzluğa kapılmak üzereydi. Ne yapacağından bihaberdi. Dışarıdaki kadına küfür etti, kapıdan içeri girdiği anda artık onu duyamaz olmuştu. Melodi'nin kapalı kutuya çevirdiği zihninde onu yardım almadan, kendi bulup çıkarmak zorundaydı. Melodi'nin daha önce ona söylediği bir söz yankılandı kafasında. Toprak'ın güçlü biri olduğunu söylemişti ama onun yanıtıysa sadece öyle gözükmeye çalıştığıydı. Şimdi gerçekten güçlü olması gerekliydi, Melodi için.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now