Bölüm 12 - Geç Kalışlar

12.3K 1K 438
                                    

Ölmeni dilerken bile yaşatmışım seni.

"Elif, nasılsın?"

Elif Mert'in elini tuttuğu elinin sanki gittikçe ağırlaştığını hissetmişti. Yutkunmamak için kendini zor tutarken konuştu. "Teşekkür ederim Semih, sen nasılsın?" Kalp atışının arttığını Mert'in fark etmemesini umdu.

Mert ikisinin daha önce konuştuğunu ancak işlerin yolunda gitmediğini biliyordu, yakından şahit olmuştu. Semih iyi biriydi, Melodi'ye yardım edebilmek için elinden geleni yapmıştı ve işler sarpa sardıktan sonra Toprak'ı Melodi'nin yanına yine o göndermişti. Elif ona ikisinin neden konuşmayı kestiğini anlatmamıştı. O da sormamış, sessizliğine saygı duymuştu fakat şimdi hiç istemediği o an gelmişti. Semih tam karşılarında duruyordu. Şaşkındı, bu ifadesini saklamak istese de Toprak kadar ifadesiz görünmeyi hiç başaramıyordu. Kalbinin kırıklığı yüzüne yansımıştı.

Mert kendisinin de kalbinin kırıldığını hissetti. İkisinin arasında çözülmesi gereken şeyler vardı, bunu anlamak için tek bir bakış yeterliydi. "Ben gidiyorum," dedi Elif'e. "Kütüphanede olacağım." İçinde gittikçe büyüyen acıyla baş etmeye çalışırken ikisini orada bırakıp uzaklaştı.

"Biraz konuşalım mı?" Semih'in bu sorusuna önce tereddüt etse de sonradan başını sallamıştı Elif. Hava serin olsa da bahçeye çıkmayı tercih etmişlerdi. Sonbahar geliyordu, yaprakları gittikçe sararan çiçeklerin ortasındaki banklardan birine oturdular.

İkisi de birbirine bakmak yerine çiçekleri izliyordu. Elif ellerini bankta iki yanına koymuş, ne söyleyeceğini düşünüyordu. Gerginlerdi.

"Mert'le..." Semih'in cümlenin devamını getirmeden önce duraklaması gerekmişti. "Mutlu musunuz?"

"Evet." Elif hiç tereddüt etmeden vermişti cevabını. Vicdan azabı duysa da gerçeği söylemişti. Mert'le mutlulardı.

"Sevindim..." Semih karşısındaki çiçeklere bakmaya devam ederken aslında o çiçekleri görmüyordu. Düşünceler beynini istila etmiş, aklından aynı anda bir sürü düşünce geçiyordu.

"Ya sen, biri var mı hayatında?"

Elif'in sorusuyla Semih güldü. Elif gülünecek ne olduğunu anlamamıştı. "Öyle bir şeye vaktim yok, şirket işlerinden başımı kaldıramıyorum."

"Peki ya şirket işleri nasıl gidiyor?" Şirket kelimesini vurgulamıştı çünkü bunun ikisi için de anlamı vardı. Semih 'şirket işlerinden' vakit bulamadığı için Elif'ten gittikçe uzaklaşmıştı. Bir yerden sonra neredeyse hiç konuşmaz olmuşlardı ve Elif bunu sözsüz bir ayrılık olarak düşünmüştü. Kalbi çok kırılmıştı, yine de içine atmış, ona saygı duymayı seçmişti.

"Gayet iyi... Piyasa değerimiz her gün yükseliyor ve yeni yatırımcılar buluyoruz. Yine de şirketi tamamen doğrultmak yıllar sürecek. Babamın sahtekârlıkla kazandığı paralara yasal yoldan ulaşabilir miyiz bilmiyorum gerçi." Konuşurken gülümsüyordu, Elif'le konuşmayı özlemişti.

"Hep şirketle mi ilgileniyorsun?" Elif'in bu sorusuna Semih şaşırmıştı, başını banka oturduklarından beri ilk defa Elif'e çevirdi. O yine karşıya bakıyordu.

Tekrardan önüne döndü. "Evet."

"Zor olmuyor mu böyle... Yalnız başına?"

"Şey... Açıkçası oluyor." Semih tekrar gülümsediğinde Elif kalbinde bir şeylerin kırıldığını hissetmişti. Hala onu önemsiyordu, hep de önemsemeye devam edecekti. Kötü ayrılmamışları, birbirlerine asla kötü cümleler kurmamışlardı. Sadece ayrılmışlardı ve artık Elif'in hayatında Mert vardı ve Mert'i seviyordu.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now