《10》'ACININ GEÇMİŞİ'

Start from the beginning
                                    

"Sen bir katilin kızısın."

Hayır dedi içimdeki küçük kız çocuğu. Boynunun bu yükle bükülmesini istemiyordu. İnanmak istemiyordu. Onun babası ilk aşkı da değildi katil de değildi. İlk aşkı olmadığı gerçeğine kendini uzun süre önce acıyla alıştırmış olsa da buna alışmayacaktı. Değildi. Babam katil değildi.

"Kanlı elleriyle kazandı tüm hayatını. Babamın kanı kokuyor parasında."

Yıllar önce kazandığımız huzur, bir ailenin huzursuzluğu muydu? Bir çocuğun babasızlığı üzerinden mi hayat kurmuştuk? Yeni hayatımızın duvarları kanla sıvanmıştı. Babam sıvamıştı. Bir yetimin rıskı geçmişti boğazımızdan. Kim bilir kaç gece babasızlıktan ağlamıştı.

"Hayatınızda babamın kanı var."

İnanmıyorum. Yapamaz. Bu bir kurgu olmalı. Belki bu fotoğrafları kendi ayarladı. Böyle bir şey olmalı. Başka açıklaması olamaz. Olmamalı. Olmamalı ya olmamalı. Ben kimsenin kanına bulanmamış olmalıyım. Benim babam bir katil olmamalı. Kolları arasında çırpınıyordum. Kafamı iki yana sallarken hızla ona döndüm.

"Hayır!"

"Yalan söylüyorsun. Bunların hepsi bir oyun. Yalan söylüyorsun. Yalan!"

Hırsla göğüsüne yumruklarımı indiriyor, kendimi bu olanlara inanmamak için zorluyordum. Benim babam böyle bir şey yapamaz. Kaba saba biri olsa da çok merhametlidir. Babam tavuk bile kesemez ki. Gerçek değildir. Lütfen gerçek olmasın.
Ellerimi göğüsünden çekip hırsla iki yanıma savurdu. Kollarımı iki yanımdan tutup beni sarsıyordu. Yönümü tekrar fotoğraflara doğru çevirirken nefretle soludu.

"Bak! Babana bak. Orada."

"O bir katil."

Nefret dolu sesi canımdan can alıyordu. Bu çok ağır bir yüktü. Fazla büyük bir vebaldi. Ben bu yükle yaşayamazdım. Lütfen, tüm bunlar bir rüya olsun. Kan ter içinde uyanmaya razıyım.

Madem tüm bunlar gerçek neden babam hâlâ dışarda? Bu nasıl bir düzen? Bu ne yaman çelişki?
Başımı yerden kaldıramıyordum. Göreceklerimle yüzleşmeye hazır değildim. Ben hiçbir şeye hazır değildim. Ben daha on dokuz yaşındaydım ya. On dokuz. Tüm bunlar fazla değil mi bu yaşıma?

"Lütfen, rüya olsun. Lütfen."

Kendi kendime mırıldanırken elleri sarsıntısına son vermişti. Öylece duruyordu kollarımda. Derman tüm bedenimden çekiliyordu. Üç gündür yemek görmeyen midem bünyemi oldukça zayıflatmışken tüm bu yaşadıklarım çökmesine sebep olacak cinstendi. Dört günde felaketim olan adamın elinde babamın akıbetini öğreniyordum. Hayatıma bedel ödetmek için giren adam, kendine göre çok büyük bir hakka da sahipti.

Tüm bu olanları ben istemedim. Katil ruhlu bir babayı ben seçmedim. 'Katilin kızı' gibi bir ithama sahip olmak benim tercihim değil. Gözümden damlayan bir yaş, boynumdan süzülerek içime aktığında fark ettim ağladığımı. Göz pınarlarım o kadar alışmıştı ki bu duruma kendiliğinden akıyor, beynim de bu durumu olağan dışı görüp beni uyarmıyordu. Ağlamak, nefes almak kadar sıradandı artık.

"Gerçekler, dedim sana. Kimin canını acıttı." Evet. Söylemişti.

'Gerçekler bakalım kimin canını yakacak. Birlikte göreceğiz.' demişti. Bu cümle onun ağzından çıkmışken benden başkasının hedef olması imkansızdı. Bu kadar canım yanmaz sanmıştım. Acılarımızda her daim birine ihtiyaç duyardık. Ben kimden isteyeceğim dermanı? Acıyı, ruhuma armağan eden adamın kafasına çalamazdım. Boynuna sarılıp acılarımı geçir diyemezdim. Ben sadece kendime mahkumdum. Şu saatten sonra benim için nefes almak bile acı bir gerçekti.

MELÂLWhere stories live. Discover now