《27》'ÖLÜLER PUSULASI'

56.9K 1.8K 2.8K
                                    

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI İHMAL ETMEYİN LÜTFEN

SİZLERİ SEVİYORUM♡

KEYİFLİ OKUMALAR
SNMNURGYK

Pusulanın iki ucu. Birinde ölü var diğerinde ruhu. Şah damarına sıkışan ruhun sancısı, yattığın yer neresiyse orayı gösterecek ölüler pusulası.

Yatıyordum. Sırtımda sert koltuğun hissettirdiği baskı barizdi. Ölü müydüm veya ölmüş müydüm? Hayır. Pusulanın ucu bir süre daha beni bulmayacaktı. Bu gerçek açıktı.

Gerçeği hissetmeye başladığımda ölü olmayan beynim gözlerimi harekete geçirdi. Araladığımda siyahın kasvetiyle birlikte bir yas daha vardı burada. Benim yasım. Benim yazı göremeyen kışım. Ben dakikalar belki de saatler önce bir televizyonun ekranında öldürülmüştüm. Ölümümün acısını yalnızca annemin kalbine gömmüştüm.

Neden böyle bir şey yaptı diye sorgulamayacak kadar içindeydim anın, zamanın, Soykan'ın. Aklıma takılan tek durumun bu işin Remzi Altan'a sağladığı kolaylıktı. Annemi üzgün görmek onun kabusuydu ancak ona beni Soykan'a teslim ettiğini anlatamamıştır. Yalanların arkasına saklanmıştır. Hal böyleyken ölü olmam ekmeğine yağ sürmekti. Soykan onun eline bu rahatlığı neden vermişti?

"Seni ölü gibi etrafa baktıran şey ne? Gözlerini açtın, boşluğa daldın."

Sesi kulağıma ulaşmıştı. Sinirli değildi. Sakin değildi. Onun sesi bana onun ruhunu ele verecek delil değildi. Hiçbir zaman böyle bir şey gerçekleşmemişti. Kafamı olduğu yöne çevirdim. Salondaydık. Ben yine bir koltuğun üzerindeydim. Evlerin konumu farklıydı ancak hep aynıydı benim yerim. Aklımda gerçekler varken kalbimde nefret daha da kabarırdı bu adama karşı. Kabarırdı ancak hiçbir zaman bana artı bırakmazdı. Öfkeyi üzerime giymemeliydim. Öfkenin bir kıyafet olmadığını öğrenmeliydim.

"Ölü olmam." dedim sakin bir sesle. Gerçek de buydu olan da. Yaşayan bir ölü olmak mecazi bir anlamda dökülmekten ziyade gerçeğin kendisiydi. Bana yaşayan tarafı düşerken bazı kalplerde ölümün habercisiydi.

"Nefes alıyorsun ama." devamı olup olmadığını bilmediğim sözlerini ağzına tıktım. Yattığım yerde doğrulurken sırtımı bu kez arkama konulan yastığa koydum ve başımı ona tam anlamıyla çevirdim. Gözlerimi gözleriyle buluşturdum. "Aldığım her nefesi zehir ediyorsun ama."

"Ama ben salak gibi senin yanında olmaya devam ediyorum. Söylesene ne zaman bitecek bunlar?" Öfke zırh olup üzerime yerleşmek üzereydi ki kontrolü kaybetmemek adına sakinleştim. Cevap bekledim. Boynumdaki sızı kendini belli ederken son sözler ve gözlerime çalınan gözler belirdi zihnimde.

Boynundaki kesik ne?

Ve Duru'nun gözleri.

"Hiçbir şey senin aleyhine işlemiyor şu an. Benim yanımda yer alıyorsan her duruma hazırlıklı ol. Hazırlıklı ol ama beni hazırlıksız bırakma."

Bencil diyecek kadar nefretin içindeyken bencilliğinin tek taraflı olmadığını gördükçe kabukları kırılıyordu düşüncelerimin. Son sözü evi yaktığım içindi. Boynumdaki sızı kendimi sıkmaktan sızısını keskinleştirirken elimi boynuma atma isteği kapladı içimi. Parmaklarıma değen sertlik sargı bezinin delikli yüzeyiydi. Enseme doğru olan bu sargı bezi şah damarıma paralel ilerliyordu. Sahi oraya ne olmuştu?

"Bana ne oldu?" dediğimde oturduğu tekli koltukta bacaklarına eğdiği bedenini dikleştirdi. Gözleri direkt gözlerime hizalanırken o kara gözler ardına çok şey gizlemişti, belliydi.

MELÂLWhere stories live. Discover now