2. Bölüm •Hikayeci

15.4K 1.3K 210
                                    

Soğuk hava yüzünden titreyerek adımlarımı hızlandırdım. Sözde ilkbahardaydık ancak daha yerdeki karlar bile kalkmamıştı. Ara sokaktan gelen fısıldaşmaları duyduğumda yüzümü buruşturarak adımlarımı daha da hızlandırdım. Birinin koluma dokunması üzerine dokunan kişiyi tutarak omzumun üzerinden aşırdım ve yere serdim. Kılıcımı çekip karşımda yerde yatan kişinin boğazına dayadım.

"Hey, hey! Aklını mı kaçırdın?" dedi karşımdaki.

"Aberac?" dedim şüpheyle. En iyi arkadaşım yerden kalkarak üzerindeki karları silkeledikten sonra

"Cidden her seferinde bunu yapmak zorunda mısın?" dedi sinirle. Yürümeye başlayıp

"Her seferinde yanıma sinsice yaklaşmazsan bunu yapmam." dedim kılıcımı tekrar kınına sokarak. Aberac da bana uyum sağlayarak hızlı adımlarla yanımda yürümeye başladı.

"Böyle bir zamanda yalnız başına gecenin bir yarısı etrafta dolaştığına gerçekten inanamıyorum. Hem de şehrin kenar mahallesinde! Birisi senin kadın olduğunu fark ederse ne olur bu saatte farkında mısın? Belanı falan mı arıyorsun?" dedi Aberac sinirle.

"Artık yanımda sen varsın. Beni korursun." dedim şımarıkça ve ciddileşerek devam ettim.

"Ayrıca bu adamın hikayelerini kaçıramazdım."

Yaşlı bir bilge yılda sadece bir gün eski hikayelerini anlatıyordu. Ve geçen yılların hiç birinde babam izin vermediği için gidememiştim. Ama bu yıl izin istemek yerine kendime izin vermeyi daha uygun bulmuştum. Sonuçta babamın sözüne karşı geliyor filan değildim, ona sormadığım için bu konuda bir sözü de yoktu. 

"Yine şu ejderha masalları mı Karel? Dünyada yalnızca bir süvari kaldı ve o da krallığı yok etmeye çalışıyor. Ejderhalar yumurtalardan çıkmıyor. Ejderhaların soyu tükendi. Bitti, anlasana." dedi Aberac üç yaşında bir çocuğa olması gerekenden biraz daha sinirli bir şekilde laf anlatıyor gibi bir eda ile. 

Sinirle Aberac'a dönüp

"Yani?" dedim ve devam ettim.

"Bu hikayeleri dinlememe neden engel olacakmış?" 

Yürümeye devam ettiğim sırada Aberac sişnirle iç geçirmesine rağmen sessiz kalarak beni takip etti. Karşımdaki Aberac olmasa kesinlikle onu alt edip yoluma kendim devam ederdim ancak Aberac babamın askerlerinden biriydi. Aslında onun en yetenekli askeriydi ve onu kolay kolay yenemezdim. Ah kimi kandırıyordum ki? Onu bu güne kadar bir kez bile yenememiştim.

Sonunda hikayeci adamın olacağı bara gelmiştik. Kapüşonumu başıma geçirerek içeri girdim. Aberac da peşimden bara girince çaktırmasam da rahatlamıştım. Önlerde bir masaya oturduktan sonra Aberac kendisine bir bira söyledi. Bense hiçbir şey istemeden sandalyemde arkaya yaslanarak etrafı incelemeye başladım. 

Bu barı biliyordum, sahibi orta yaşlı, iyi bir adamdı. Ve bu gün hikayeciye özel hazırlandığı belliydi. Arkada iki masada oturan bir grup serseri dışında bar tamamen ailelerle doluydu. Özellikle heyecanlı çocuklar kıpır kıpırdı. Gülümsedim, benim de onlardan pek bir farkım olduğu söylenemezdi. Babam her zaman yaşıma uygun bir kız gibi davranmam konusunda beni uyarsa da benim diğer kızlar gibi olmadığımı biliyordu. Yani hiç bir kız elbise dururken pantolon giymezdi ve kesinlikle kılıç kullanmazdı. Babam da elbette bunları biliyordu ama sadece uyarmış olmak için beni uyarıyordu. Bana kılıç kullanmayı, dövüşmeyi öğreten kişi zaten en başında babamdı. Ama yıllar içerisinde sadece kendimi koruyabileceğim kadar dövüşmeyi öğrenmemi istediği açıktı. Bense babamın istediğinin çok ötesine geçmiştim, Aberac'tan sonra en iyi asker (tabii bir asker olmama izin verilseydi) bendim. 

Camdan YumurtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin