"Başkent'e geri dönmem gerek." dedim.
Annem ben sözlerimi bitirir bitirmez itiraz etmeye başladı.
"Hayır Karel! Kesinlikle geri dönmüyorsun. Senin de orada olmana katlanamam." dedi.
"Anne, eğer elflerin yaşadığı ülkeyi bulamazsak hepimiz zaten öleceğiz. En azından her şey için çok geç olmadan babamı bulup ondan bu bilgiyi öğrenmeliyim." dedim.
Annemin kendi içinde bir savaş verdiğini görebiliyordum ama sonunda başını hafifçe sallayarak beni onayladı.
"Hadi gidelim o zaman. Sizin de bu kasabada kalmanızı istemiyorum. Dün gece kamp kurduğumuz şelaleye gidelim." dedim.
Yine sessizlik içinde geçen kısa bir yürüyüşten sonra şelalenin yanına varmıştık. Saat daha geç olmadan hemen yola çıkmak istiyordum, o yüzden İciza'ya
"Buradaki herkesi korumak senin görevin. Anneme ve İma'ya ben dönene kadar iyi bak. Eğer sizi bulan olursa yolunuzu kaybettiğinizi söyle ve uzak bir kasabadan geldiğinizi söyle, kesinlikle babamdan ya da onun görevinden bahsetmek yok." dedim.
İciza gözlerinde kararlı bir ifadeyle beni onayladıktan sonra herkesle tek tek sarıldım ve yola çıktım. İciza'ya bu kadar ağır bir sorumluluk vermek kötü hissetmeme neden olsa da yapabileceğim başka bir şey yoktu.
Aklımdan bütün düşünceleri atarak yavaş koşu temposunda gizli geçite doğru koşmaya başladım. Dün hepimiz yürürken çok daha yavaş gitmiştik ve şimdi tek başımayken hava kararmadan Başkent'e varabilirdim. Yaklaşık bir buçuk saatlik hafif tempolu koşumdan sonra sonunda gizli geçite varabilmiştim. Etrafı kontrol edip kimse olmadığından emin olduktan sonra birçok çalılığın arkasında kalan gizli geçite girdim.
Zifiri karanlıkta koşmama rağmen dün ailemle birlikte bir saatte aldığımız yolu yarım saatte geçtim. Bu yaşıma kadar aldığım askeri eğitimin faydalarını görüyordum. İki saattir üzerimdeki zırhla hafif koşu temposunda koşmama rağmen fazla yorulmamıştım. Dün aşağı atladığımız yerin altına gelince durakladım ve yukarıdan ses gelip gelmediğini dinledim. Hiçbir ses duymadığımdan içime bir korku düştü. Muhtemelen bir günden kısa bir sürede şehri kaybetmiştik.
Daha fazla oyalanmadan duvara gizlenmiş olan merdiveni buldum ve yıllardır yerinden oynatılmamış merdiveni güçlükle çıkardım. Biz buradaki geçitleri öğrenirken birçok kişi olduğumuzdan merdivene ihtiyaç duymadan yardımlaşarak yukarı çıkabilmiştik. Ama şimdi tek başıma olduğumdan bu merdivene ihtiyacım vardı. Merdiveni bulup yerinden çıkarmam nerdeyse on dakikamı almıştı. Daha fazla vakit kaybetmeden aceleyle merdiveni kapağın hemen altına dayadım ve yukarı çıktım. Ağır taş kapağı zorlanmadan açtım ve kapak düşüp ses çıkarmasın diye kapağı tam açmadan yukarı çıktım. Yukarı çıktıktan sonra kapağı tekrar yerine koyup ittirdim. Böylece orada kapak olduğu belli olmuyordu.
Karanlıkta kilere açılan kapıyı bulabilmek için adımlarımı saydım. Sonunda doğru yerde olduğumu anlayınca kapıyı hafifçe ittirdim ve boş kilere girdim. Kilere girdikten sonra kapıyı hemen kapattım ve etrafımı dinlemeye başladım. Her yere sessizlik hakimdi. Ve kilerde de kapının altından giren loş ışık dışında hiçbir ışık olmadığından etrafımı yine tam göremeyerek en ufak bir ses çıkarmadan kapıya doğru yürüdüm.
Mutfağa açılan kapıya kulağımı dayadığımda alçak sesli konuşmalar duydum, kapının dışında olanlar seslerinden anladığım kadarıyla kadın olmalıydı. Bir süre konuşanların gitmesini beklesem de kaybedecek fazla zamanım olmadığından sonunda dışarı çıkmaya karar verdim. Kapıyı hafifçe açtıktan sonra sarayın hizmetçileriyle burun buruna geldim. Bana yakın olan kız hafif bir çığlık attıktan sonra hızla kendini toparlayarak

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camdan Yumurta
Fantasy10/04/2015 #1 Fantastik Çok eski zamanlarda, başka bir dünyada ejderhalar, insanlar, elfler ve daha bir sürü esrarengiz canlıyla bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Karel, çocukluğunda karşılaştığı o oğlandan sonra ejderhalara merak sarmıştı. Ama t...