3. Bölüm •Kasaba

13.9K 1.2K 81
                                        

Abim ve Aberac ile beraber antrenman sahasına doğru yürürken her zamanki neşeli halimizden eser yoktu. Dün akşam hikayeyi dinledikten sonra Aberac beni sarayın alanı içindeki evimize kadar bırakmıştı. Ben de babama fark ettirmeden eve girmiştim. Ama babamın benim evden kaçtığımı fark etmemesinin nedeni evde olmamasıydı. Sabah babam, bana ve abime dün gece Kral ve dört albayın bir acil durum toplantısı yaptıklarını söylemişti. Babamın söylediğine göre yaklaşık bir aydır ülkeye Etsas'ın adamları tarafından saldırılar düzenleniyormuş. Ve en son dün gece, başkentin sınırındaki civar şehirlere ciddi saldırılar düzenlenmişti. Ve bütün herkes bugün panik içerisindeydi. 

Bu durumu bir şekilde halktan gizli tutmayı başarmışlardı ancak herkes yakın bir zamanda başkente yapılacak bir saldırıyı bekliyordu. Bu yüzden babam bugün bütün askerlerin hazırlanmasını emretmişti. Herkesin zinde kalması içinse askerlerin antrenman yapmaları gerekiyordu. Bense her zaman askerlerle antrenman yaptığım için bu gün yine antrenman sahasına gidiyordum. Ancak bugüne kadar babam benim hiçbir çarpışmaya katılmama izin vermemişti. Ufak isyanları yatıştırmak için giden ekiplere bile katılamıyordum. Ama yine de evde oturup her kız gibi ev işlerini öğrenmek yerine savaş eğitimi almak daha çok işime geliyordu. Antrenman sahasında zırhımızı giydiğimiz sırada ufak bir çocuk koşarak geldi ve

"Aberac, Keto; Albay Enol sizi çağırıyor." dedi ve geldiği gibi hızla koşarak uzaklaştı. 

Çocuk gider gitmez yüzüm asılmıştı. Bir olay vardı ve babam abim ve Aberac'ı çağırırken beni yine çağırmamıştı. Aberac ve abim bana bir şey söylemeden aceleyle babamın odasına doğru giderken ben de antrenman sahasında olan askerlerle dövüşmeye başladım. Çoğu asker benimle dövüşmekten çekinse de bir kaç kişi bu cesarete sahipti. Benimle dövüşmek istememelerinin esas nedeni Albay'ın kızı olmam değil, oldukça iyi bir savaşçı olmamdı. Aberac ve abimden sonra buradaki en iyi savaşçı açık ara farkla bendim. Ama bugün dövüşmeye aklımı vermiyordum. Aklım dün akşam yaşlı adamın söylediklerinde kalmıştı. 

Onun söylediğine göre elfler insanlarla ejderhalar arasında olan savaşı durdurabilecek kadar güçlü canlılardı yani yeni süvariler olamıyorsa bize tek yardım edebilecek kişiler onlardı. Ama elflerin ülkesine girmek bir yana, kimse onların nerede yaşadığını bilmiyordu. Ama belki, yalnızca belki onların nerede yaşadığını bulabilirsek bize yardım ederlerdi. Bu durumda başka çıkar yol yoktu. Ben düşüncelerimle oldukça meşgulken abim ve Aberac'ın geri döndüğünü herkesten geç fark edebildim. Gerçi onlar bağırırken fark etmemin bu kadar uzun sürmesi de çok ilginçti. Aberac

"Bütün askerler burada toplanın. Doğudan yaklaşan düşmanlar var!" diye bağırdı. Bütün herkes onun önünde toplanırken abim benim yanıma geldi.

"Neler oluyor?" diye sordum abime. Abimse beni duymazdan gelip aceleyle

"Karel, babam senden çok önemli bir şey istedi. Doğudan gelenler yalnızca sıradan askerler değil." dedi ve bir süre duraksadı. Yüzü sararmıştı, hayatımda onu ilk kez böyle görüyordum, abim resmen dehşete kapılmıştı. Abim yutkunduktan sonra konuşmaya devam etti

"Etsas, gelenlerin başında Etsas var. Ve en fazla bir saat içinde buraya varmış olacaklar. Karel, annemi ve İciza'yı alıp buradan kaçmalısın."

"Ne? Keto, sen neden bahsediyorsun? Peki siz ne olacaksınız?" dedim korkuyla. Abim

"Karel şu an bunları düşünmenin sırası değil. Biz elbette kalıp savaşacağız. Lütfen artık daha fazla vakit kaybetmeden annemi ve İciza'yı alıp buradan git." dedi. 

Abimin sözleri üzerine elimdeki kılıcı yere bıraktım ve abime sarıldım. Abimden ayrıldıktan sonra Aberac'ı arasam da görünürlerde yoktu. Bu yüzden daha fazla vakit kaybetmeyerek eve doğru koşmaya başladım. Sonunda nefes nefese eve vardığımda kapıyı deli gibi yumruklamaya başladım. Annem yüzünde korkmuş bir ifadeyle kapıyı açtı. Karşısında beni görünce rahatlayarak

Camdan YumurtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin