113. Bölüm: "Kırmızı Çizgimiz"

34 8 8
                                    

“İşte orada!” diye bağıran bir sesle Âdem, çocukların yanından geçerken hızla arkasına döndü ve gelenleri görünce:

“Al işte, bu iş bu kadar kolay değilmiş!” diye fısıldayıp koşmaya başladı. Adamların ateş etmelerini engelleyen çocukların varlığı, onların elini ayağını bağlamıştı; onlar koşarken çocuklar da kenarlara çekiliyor, mahallenin meraklı gözleri onları yokluyor ama adamlar, umursamaz bir şekilde koşmaya devam ediyorlardı.

Dar bir sokağa çıktı Âdem, arkasında atılan bir el mermi, onun yanındaki duvara çarpıp sekerken kendisini korumaya aldı ve seğirtip adama aynısından mukabelede bulundu. Adamın göğsüne saplanan mermi, diğerlerini teyakkuza düşürürken Âdem, nerede olduğunu anlamak için etrafına bakındı. İlerdeki sokağa gözleri takıldı. Eğer adamları atlatıp o sokağa varırsa, kendini güvenceye alabilirdi. Yerinden atakla çıkıp üst üste ateş ederek kendini ileriye atan Âdem, adamlara ateş etme fırsatı vermeden ilerdeki sokağa doğru tabanlarına kuvvet aşıladı. Adamlar fırsat bulamıyor, ateş edemiyor ve ateş edenler de onu ıskalıyordu. Âdem, sokağa çıkar çıkmaz önündeki apartmana doğru koştu. O sırada adamlardan biri, çıktığı sokağın başından ateş etti ve yarı açık kapıdan kendisini zor bela içeri atan Âdem’e isabet ettirdi. Omuz başından vurulan Âdem, derin bir sancıyla kapıyı kapatmadan evvel silahını ateşledi ve adamı bacağından vurup yere düşürdü.

Üç adam kalmıştı geride, diğerleri Armin’in cesedinin başında kalmış ve gelen yetkililerle görüşmek için beklemeye geçmişti. Kalan üç adam, Adem’i avlamak için apartmanın dibine kadar sokulmuşlardı.

Kendini bir evin kapısına bırakmıştı Adem, sırtını kapıya dayamış ve omzundan süzülen kanları umursamadan çökerek elindeki silahla ileriye dikmişti gözlerini; gelen adamları bekliyor, parmağı tetikte sakince duruyordu. Nefes nefese kalmıştı.

Kolunda çantasıyla odasından çıkan Hatem, yemek masasına bıraktığı silahını kaptığı gibi beline takarken salondaki boy aynasından kendine ufak bir bakış attıktan sonra kulaklarından azat olup yanağına düşen bukle saçını tekrar kulağının arkasına attı. Normal topuksuz ayakkabılarını giymişti. Sabah Çınar aramış ve Pavlu denen bir İsrail ajanının Taksim’de bir otelde görüldüğünü belirtmişti. Onu kaldıracaklardı. Hatem de beklemelerini söyleyip hemen hazırlanmış ve oraya gitmek için kapıya yönelmişti. Kapıdan gelen tıkırtı gibi seslerle yerinde durdu. Silahını taktığı yerden çıkarırken çantasını da tekrar masaya bıraktı. Kesin gelen ya hırsız ya da kapkaççıdır diye düşünerek adımlarını yavaşça kapıya doğru sürdü. Kapının arkasında durduğunda, tıkırtının durduğunu fark etti. Akıllı bir kadındı Hatem, içerden kapıya yakın bir yerde duvara yaslanıp kapının koluna uzattı elini; istemsiz bir şekilde eli titriyordu, neden titrediğini de bilmiyordu. Kapının kolunu kavrayan eli, onun düşünmesine fırsat bile vermeden hızla aşağı çevirdi ve kapının açılmasıyla Adem’in sırt üstü yere düşmesi ve acıdan inlemesi bir oldu. O Adem’e, Adem de ona silah doğrulturken Hatem, histerik bir şekilde irkildi.

“Sen?”

“Ah, sırtım!” diye inleyen Adem, silahını indirip doğrulmak istedi.

“Ne işin var senin burada?”

“Vuruldum.”

Duvara tutunarak ayağa kalkan Adem’den namlusunu esirgemeyen Hatem,

“Sen de mi vuracaksın beni?” diye soran adamın işaret ettiği silahı fark etti. Usulca silahını indirirken:

“Beni nasıl buldun?” diye soran Hatem, onu tepeden tırnağa süzen adamın bu haliyle gözlerini kıstı. Acıyla zor bela konuştu Adem.

KONSEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin