140. Bölüm: "Timin Görevi Bitmez"

27 5 8
                                    

DİYARBAKIR

Alay Komutanlığı…

“Bir kal geldi sana?” diye soran Adem, usulca ayağa kalkarken Atıf, etrafına bakınarak:

“Senin burada ne işin var?” diye sordu. Adem, masayla irtibatını keserek ona doğru yürürken:

“Dediler bir hain gelecek, karşılamak istedim. O hain sen misin yoksa?” diye sordu ve Atıf’ın karşısında durdu.

“Seni iyi gördüm,” diyerek Adem’i tepeden tırnağa süzen Atıf,

“En son gördüğümde, cansız bir cesetten farkın yoktu,” deyince Adem, derin bir iç çekerek:

“Unuttuğun bir şey var; sen öldürdüm sanırsın ama Allah, ben ölmesine izin vermedikten sonra ölmez, der. Bunun idrakine varmadığınız müddetçe, kaybetmeye mahkum olursunuz! Sen de kaybettin ve senin kaybetmenle, diğerlerinin de kaybetmeye başlaması, kaçınılmaz olur,” dedi.

“Bizler hilafetin erleriyiz, asla kaybetmeyiz!”

Dudak ucuyla gülümsedi.

“Sizler dalaletin erlerisiniz, kaybetmek sizin kaderiniz!”

“Siz öyle sanın! Kaybettiğimiz yerde öyle bir kazanırız ki, sizin acı kaybınız başlar o zaman!”

“Yürü bakalım Atıf Efendi yürü! Acı kaybın için üzgünüm!” diyen Adem, Atıf’ın kolundan tuttu. Atıf, teslim olmuş gibi hiç hareket etmeden, sakince Adem’le birlikte adımlarını attı.

Takıldınız tek adamın peşine, gidiyorsunuz!” diyen Atıf, koridorda Adem’le birlikte yürürken Adem,

“Allah aşkına! Sizin kaç tane halifeniz var da tek adamdan bahsediyorsun?” diye sordu. Atıf gülümseyerek ona yandan bir bakış yolladı.

“Sizin tek adamınız da mı halife?”

“Yürü Atıf, orduyu siyasete karıştırma!” diyen Adem, asansörün önünde durduklarında Atıf:

“Ordu siyasete öyle bir karışacak ki, ne tek adam kalacak geride ne de tek adamın adamcıkları!” deyince Adem, asansörün kapısının açılmasını umursamadan ona baktı.

“Ne demeye çalışıyorsun sen?”

Alaylı bir şekilde sırıtıp ağzına fermuar çekti Atıf, Adem onu itekleyince asansöre bindi, Adem de bindi ve Adem, giriş katın düğmesine basarak ona döndü.

“Nasılsa eninde sonunda konuşacaksın Atıf, şimdi biraz çıtlat istersen! Ne demek istedin?”

“Konuşmayacağımı, sen de iyi biliyorsun ben de gayet iyi biliyorum. Hiç zorlama bence!”

“Hele bir gidelim yerimize, o zaman görüşürüz!”

Başını salladı Atıf, kollarını birleştirerek sırtını da arka cepheye dayadı. Adem ona bakarken o, sadece önüne bakarak tebessüm ediyordu.

Seyrantepe’den çıkmak üzereydiler; araç normal bir hızla ilerlerken aniden sarsarak durdu. Ekrem ve Atilla arka koltukta oturuyordu. Şoförün iri gözleri ileriye kenetlenmişti.

“Ne oluyor?” diye soran Ekrem de ileriye bakınca irkildi. Atilla da irkildi. Çetin, elinde silahla yolun ortasında durmuş ve onları hedef almıştı.

KONSEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin