5- Senin sonun asla mahkumiyet olmayacak.

2.2K 235 8
                                    

"Pişmanlık, sığ bir kumsaldaki uzun ve yavaş dalgalar gibi yıkıyor tüm benliğimi. Her dalga buz gibi soğuk ve tüylerimi diken diken ediyor. Geri dönüp farklı bir yol izlemiş olmayı dilerdim ama şimdi bu imkânsız. Olanları düzeltmenin bir yolu yok artık ve biliyorum ki bu pişmanlık beni günden güne yiyip bitirecek."

Karşımdaki genç elf, Magi Çemberi'ne katılışımdan bu yana öykümü merakla dinlemişti. Ben de bu noktaya kadar nefes nefese anlatmıştım yaşadıklarımı. Her bir anı birer birer zihnimde canlanarak tekrar tekrar canımı yakmıştı.

"Eminim dostun Eodmir şimdi daha iyi bir yerdedir," dedi zarif sesiyle.

"Umarım," dedim kuru bir sesle.

Elfin kahve çekirdeği rengindeki gözleri üzerimde gezinirken oturduğum kafesin dışında duran adam bağırdı.

"Bu kadar gevezelik yetti sıçan. Ağzını kapalı tut da o dilini kesmek zorunda kalmayayım."

Magi Kulesi gibi bir beladan kurtulmuştum belki. Bu gerçekten sevindiriciydi. Ancak Batı Ormanı'nın çıkışında köle tüccarlarına yakalanmıştım ve artık önümde daha tehlikeli bir yol yatıyordu.

Adam çelimsiz bakışlarını üzerimden çektiğinde gürültülü bir şekilde yere tükürdü. Bu saygısızlığa katlanamayarak; gözlerimi kısıp, parmaklıklara asıldım.

"Sıkıyorsa dene." Onu tehdit edecek durumda olmasam bile kanım deli akıyordu. Ayrıca artık son demlerimdeydim ve hayat bana dar gelmeye başlamıştı.

Adamın kaşları çatıldı ve uzun süre gözlerimi kesti. Daha sonra sert sesi, arabacıya emir verdi: "Durdur şu aracı."

Arabacı dizginleri çekerek onları yavaşlattı. Sonunda ise durdular. İddalaştığım esmer adam kemerine uzandı ve demir halkanın üzerinden paslanmış bir anahtarı kurtardı. Kafesi büyük bir gürültüyle açtığında içerideki herkes tedirgin bir havaya büründü. Adam bileğimden tuttuğu gibi dışarı çekti. Savrularak kafesten fırladım.

"Keşke o dilin de fiziğim gibi güzel olsaydı, ama ben seni yola getirmesini bilirim."

Arkamızdan kafesin kapısını örttü. Parmakları saçlarımın arasında hareket etti ve onları sıkıca kavrayıp, ayaklarımı ağaçlık alana gitmeye zorladı.

"Bırak beni," diye yakındım. Ellerim halatla bağlı olduğundan ötürü karşı koyması güçtü.

"Dragna!" Ardımdan bağıran uzun saçlı elf, parmaklıklara asılmış olmalıydı ve hiç şüphesiz benim için endişe ediyordu.

Kalın gövdeli ciliata ağaçlarının arasından geçerken artık konvoyun görüş açısından çıkmıştık. Esmer adamın saçlarımdaki baskısı sürüyor ve gittikçe artıyordu.

"Gel buraya," diye mırıldandı ve beni yere itiştirdi.

Dengemi kaybederek kendimi yerde buldum. Derimi çizen dal parçalarından sıyrılmaya çalışarak sırt üstü döndüm. Karşımdaki şerefsiz ise kemerini çözmeye çabaladı.

"Sana sessiz olmayı öğreteceğim fahişe." Sesi daha çok bir mırıltı gibi çıkmıştı.

Onu tehditkâr bir şekilde süzen gözlerimi aldırmadan, kemerini çözdü ve zaman kaybetmeden üzerime çullandı. Dirseklerimle onu itmeye çalıştım. Çok ağırdı. Elleri pantolonumu kavradığında ciyakladım.

"Kalk üzerimden hayvan herif."

Ağzıma doru yaklaşan burnunu sert ve etkili bir şekilde ısırdım. Adam acıyla kıvranırken doğruldu. Daha sonra belindeki kınından çıkardığı bir hançeri boğazıma dayadı. Kızgın gözlerim onu derinlemesine keserken, bana kibirli bakışlarıyla karşılık verdi.

Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin