9.1- Bağlılık zayıflığı beraberinde getirir.

3.9K 322 22
                                    

Gün ağarırken gemi Yılan Adaları'nın en güneyindeki adaya yanaşıyordu. Merakla mürettebat kamarasından çıktım ve güverteye ulaştım. Korkuluklara dayandım, neler olup bittiğini anlamaya çalıştım.

Her yanı bitkilerle çevirili yanaştığımız iskele, oldukça yıpranmıştı. Yıllara meydan okuduğu açıkça görülüyordu. Gecenin karanlığında bu eski yapıyı aydınlatan dev mangallar aynı zamanda buraya mistik bir hava katıyordu.

Whan denen adam, Kathlan'la birlikte dışarıdaydı ve gemiye yüklenen malları kontrol ediyordu. Bir yandan da birbirlerine bakışıp şakalaşıyorlar ve sessizce gülüşüyorlardı.

Yaratıcı aşkına. Gülmeyi de biliyormuş...

Kalçama aldığım sert bir şaplak ile arkamı döndüm. Mürettebattan biriydi. Boz rengi saçları, kumaş bir bandanayla çevrilmişti. Acıyla popomu okşarken yanımdan uzaklaştı. Irz düşmanı.

Arkamı dönerek tekrar dışarıda olan biteni görmeye çalıştım. Kathlan'ın beni kesen gözlerini fark ettiğimde huzursuz oldum. Başıyla belli belirsiz bir işaret yaptı. Ortada dolanmamam gerektiğini söylüyor olmalıydı. Korkuluklardan uzaklaşırken göz ucuyla gemiye yüklenen köleleri gördüm. Daha fazlası toplanıyordu. Bir insan bir insana bunu nasıl reva görebilir aklım almıyordu.

Ortalıkta daha fazla görünmemek üzere güverteden ayrıldım ve kamaralara geri döndüm. Birkaç saat sonra yükleme tamamlanmış olmalıydı ki gemi gürültüyle çapalarını yukarı kaldırıp, rotası doğrultusunda kıpırdanmaya başlamıştı.

Günler gecelere karışırken deniz yolculuğu devam ediyordu. Gemi öylesine sallanıyordu ki midem bunu zor kaldırıyor, içimden belli belirsiz bir sıvı yükseliyor ve bu sıvı kendini dışarı atmadan geri dönüyordu. Ah, kesinlikle deniz insanı olmazdım ve bu deniz yolculuğu daha korkunç geçemezdi. Mürettebatın kirli sapık gözleri üzerimdeydi ve beni çıplak düşündüklerine dair yemin edebilirdim.

"Şşşt..."

Yatağımda homurdanarak sese sırtımı döndüm.

"Biraz eğlenelim mi? Sıkılmışa benziyorsun."

Bu Bregdon denen tıknaz adamdı. İçimden yüzünün ortasına bir yumruk vurmak geçiyordu, ama kendimi zor tutuyordum. Üstelik kolum da sargılıydı.

Bir hışırtı duydum. Ayağa kalkmış olmalıydı. Bir an sonra omzumda bir el belirdi. Gözlerimi vahşice ona çevirdim.

"Seninle yarım kalmış bir işimiz vardı."

"Uzak dur benden puşt herif." Hışımla ayağa fırladım.

Bregdon pis pis kıkırdadı ve beni sırtımdan iterek ileriye doğru savrulmama neden oldu. Başka bir tüccarın kucağına düşmüştüm. Adamın kollarından kurtulmaya çalıştım.

"Merhaba bebeğim," dedi yüzüne çarpık bir gülümseme takınarak. Gülümsemesinde sararmış dişlerinden biri eksikti ve bu onda rahatsız edici bir görünüm yaratıyordu.

Yüzümü buruşturdum ve ondan uzaklaşmaya çalıştım. Kollarında boğuşurken kahve rengi yeleğimi çekiştirerek üzerimden çıkardı. Yavan bir çığlık attığımda kamara, tüccarların kahkaha uğultularıyla doldu.

Kollarında kaldığım tüccar beni savurduğunda tekrar Bregdon'un kollarına düştüm. Gömleğimi kavradığı gibi çekiştirerek göğüs kısmını cırtlattı. Onlara malzeme vermemek için sağlam elimle yırtık kumaşı üzerimde tutmaya çalışırken yere kapaklandım.

Tüccarlar kısa bir süre birbirlerine bakıştıktan sonra tekrar çirkin gülüşlerini sergilediler. Beynime sıçrayan sinirle istemsizce sol elimi savurdum. İtiş büyüsüyle ayaktaki bütün tüccarlar çil yavruları gibi dört bir yana saçıldı.

Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin