7- İnsanlar güven duygusunun katilidir.

4.3K 307 7
                                    

Birkaç günün sonunda Talos'taydık. Kuzeye çıktığımız için hava soğukluğu kendini hissettirmeye çalışıyordu. Yine de pek şansı olduğunu düşünmüyordum. Ne de olsa ilkbahar mevsimi gelmişti.

Kurumuş yapraklar zemini hardal rengiyle bütün kılarken Eddard arabayı durdurdu ve aşağı hopladı. Yattığım yerde kafamı kaldırdım. Birkaç muhafız Eddard ile konuşuyordu, bir kısmı ise vagona yaklaşıyordu.

"Vagondan iner misiniz? Kontrol etmemiz gerekiyor," dedi muhafızlardan biri. Zorluk çıkarmadan yol boyu çalkalanmış beynimi toparlamaya çalışarak indim.

Çuvalların içlerini ve altlarını kontrol ettiler. Bu arada Eddard yanıma kadar yürüdü.

"İyi misin?"

Başımı salladım. O kollarını birbirine kavuştururken kulağına biraz daha yanaştım.

"Benden tapınak şövalyelerine ya da Tergaron şövalyelerine bahsetmezler değil mi?"

Başını hayır anlamında kaldırdı. Ben huzursuzca bakışlarımı onlara dikerken fısıltıyla yanıtladı.

"Merak etme. İsim falan sormazlar. Kim olduğunla ilgilenmiyorlar."

"Her şey tamam," dedi muhafızlar arabadan uzaklaşırken. "Devam edebilirsiniz."

"Teşekkürler," dedi Eddard gülümseyerek. Bana başıyla hadi anlamında işaret yaptığında onu takip edip arabaya bindim. O da atların başına yerleşti. Muhafızlara selam verdikten sonra dizginleri sallayarak atlara komut verdi ve şehrin içine giriş yaptık.

"Önce seni hana bırakacağım. Sonra yollarımızı ayıracağız."

"Harika olur."

Çuvalların arasında doğrularak şehri biraz görmeye çalıştım. Taşla döşenmiş sokaklar kısmi bir sükunete bürünmüştü. İçlerinde esen rüzgarlar ise bu sokaklarda bir korku furyası estirircesine uğuldadı kulaklarımda. Garip bir şekilde çevredeki sinsi gözlerin üzerimde olduğunu hissediyordum.

Şehirdeki sükûnet beni yiyip bitiriyordu. Burası sessiz şehir lakabını fazlasıyla hak ediyordu. Sakinleri garipti. Bir o kadar da sessizdi. Üstelik Eddard da buraya girdiğimizden beri onlara uyum sağlıyordu.

Gün ışığı etkisini iyice yitirmeye başlarken Yedi Yıldız Hanı'na doğru yaklaştık. Bu han şehrin en uç köşesinde konumlanmıştı. Ahşaba eşlik eden karmaşık taş oymaları yapının büyük bir çoğunluğunu oluşturuyordu. Bu birliktelik, neşesiz ve rahatsız edici bir havaya ev sahipliği yapıyordu.

Eddard'ın yardımıyla arabadan indim. O da durup bir soluklandıktan sonra bana döndü.

"Beni burada bekle. Hancıyla görüşünce seni çağırırım."

Sessizce onu onayladıktan sonra içeriye girişini izledim ve bir süre onu bekledim. Atlar sahibinin yokluğunda huzursuzlanarak ayaklarını vurmaya başlamışlardı. Yanlarına yaklaşıp, onları biraz olsun rahatlatabilme umuduyla alınlarını okşadım. Tam da o sırada Eddard hanın kapısından ayrılarak, atları sevişimi ilgiyle izleyerek yanıma kadar yürüdü.

"İçeri geçebilirsin. Hancı sana oda ayarlayacak."

"Teşekkür ederim, Eddard. Gerçekten minnettarım."

"Umarım her şey gönlünce olur, Dragna." Adıma yaklaştığında fısıldamıştı. El sıkıştıktan sonra atlarıyla ayrılışını izledim. Daha sonra hana girdim.

Kapısı geniş bir alana açıldı. Hemen solumda yıkık dökük merdivenler ve karşımda hancıya özgülenmiş geniş bir masa bulunuyordu. İçerisi taverna bulunmadığından olsa gerek oldukça tenhaydı. Bu yalnızlığın hakkını veren hancı; ayaklarını artık antika sayılabilecek olan masaya uzatmış gevşek bir şekilde oturuyordu.

Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin