16.3- Her birinin gözü; saf vahşetin verdiğitatmin duygusu ile boyanmıştı.

3.2K 257 6
                                    

Sunucu anonsunu bitirdikten sonra gözlerimiz C kapısına yöneldi. Tedirgin bekleyişimiz sürerken içeriden boğuk bir ses yükseldi. Neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyordum ve rakibimiz hala ortaya çıkmamıştı.

Boğuk ses yeniden yükseldi. Daha çok bir hırlamayı andırıyordu. Lonril'le gözlerimiz kesişti. O da ne olduğundan emin değildi ve gözleri bu duyguyu ele veriyordu.

Asama sıkıca sarıldım sese odaklandım. Tam da o anda kara kapının içerisinden bir şey fırladı. Bir wargı andırıyordu, ama değildi. Üst gövdesi kara tüylerle çevriliydi. Geniş ağzından fırlayan dört adet iri ve sivri dişi vahşetin adını tanımlıyordu. Bu şey de neydi? Yaşadığım bunca yıl boyunca böyle bir şey ile karşılaşmamıştım.

"Rormorgl'un hizmetkârı." Lonril yayına ok yerleştirdi ve yaratığa doğru nişan aldı.

Soru sormama fırsat vermeden karanlık yaratık üzerimize doğru koşmaya başladı. Lonril okunu serbest bıraktığında havada süzülerek hedefini buldu. Ancak rakibimiz bundan hiç etkilenmemişti ve daha büyük bir öfkeyle bize doğru koşmaya devam ediyordu. Büyüyle önümüze şeffaf bir kalkan açtım. İnanılmaz hızdaki yaratık sert bir şekilde kalkana çarptığında savrulmamak için kendimi sabit tutmaya çalışırken, Lonril de bedenime sarılarak bana destek olmaya çalıştı.

"Bu şey de neyin nesi?" diye haykırdım. Yaratığın havlamasından sesimi zor duyurabiliyordum. Üstelik kalabalık da coşmaya başlamıştı.

Lonril beni iteklerken yanıtladı. "Yeraltının kadim yaratıkları. Seni ısırmasına asla izin verme."

Kalkanım bozulurken Lonril beni kenara doğru fırlattı ve kendisi de dönerek saldırıdan sıyrıldı. Kum zemin üzerinde sürünerek hızla ayağa kalktım. Yaratık Lonril'in peşinden koşarken arkasından bir alev büyüsü uyguladım. Yaratık dengesini kaybederken Lonril tek eliyle ters takla atarak yaratığın üzerine yerleşti.

Kalabalık heyecanlı uğultularını güçlendirdi. Yaratık Lonril'i üzerinden atmak için sağa sola tepiniyordu. Üzerinde durmak büyük bir ustalık istiyor olmalıydı ve Lonril bunu başarabiliyordu.

Asamı elimde çevirerek atak pozisyonu aldım. Ancak şu an bir büyü uygulamam tehlikeliydi. Lonril'e isabet etme riskini göze alamazdım. Bu hareket kalabalığı arasında hançerini belindeki kınından çıkardığını gördüm. Saplamasına ramak kala yaratık vahşi bir hareketle onu üzerinden fırlatıverdi. Lonril, metrelerce uzağa yuvarlandı.

Yaratık bana döndü ve salyalar akan ağzındaki vahşi azı dişlerini gösterdi. Bana doğru koşmaya başladığında ona karşı bir itiş büyüsü uyguladım. Ancak gücüm yetersiz gelmiş olacaktı ki ona engel olamadı. Aksine enerji kaybından dolayı ben sersemlemiştim.

Aklıma Lonril'in beni ısırmamaları gerektiği uyarısı geldiğinde kendimi çarçabuk toparladım. Yaratık üzerime doğru atlarken öne doğru atlayarak altından sıyrıldım. Çevik bacaklarıyla hızla arkasına döndü ve depar atarak tekrar üzerime koştu. Kum zemin üzerinde hızla yuvarlandım. Daha sonra büyümle yerdeki kumları hareketlendirerek yapay bir kum fırtınası oluşturdum. Kara hizmetkâr kum hortumunun içinde uçuşarak dört dönerken iniltiler çıkardı.

O anda beni içten içe emip bitiren enerjim yorgun düşmeme ve büyümün etkisinin kaybolmasına neden oldu. Rüzgâr yavaş yavaş şiddetini azaltırken hortum usulca yok oluverdi. Havalanmış olan yaratık sert bir şekilde yere çarparken Lonril bunu fırsat bilip yayından iki ok saldı. Oklar rakibin kafasına denk geldiyse de hiçbir etki yaratmadı ve üzerime atlayıp beni pençelerinin arasına alması bir oldu.

Nefesim kesilmişti. Ölümle burun buruna kalmıştım ve ağzından yayılan dehşetin saf kokusu tüm nefes alma organlarıma nüfuz etmişti. Kalabalık uğultularını var gücüyle arttırırken Lonril hızla bana koşmaya başladı. Ancak bu kaşla göz arasındaki zaman aralığında, yaratık hamle yapmadan bana ulaşması imkânsızdı. Tamamen reflekse bağlı olarak belime uzanan elim, Galina'nın bana vermiş olduğu hançeri yakaladı ve yaratığın boynundan geçirerek üzerinde derin bir çizik yarattı. İri göz bebeklerinin kara renkten küçülerek siyahtan yeşile döndüğüne şahit oldum. Gözlerim bana bir oyun mu oynamıştı bilmiyordum.

Yaratığın boğazından akan koyu bordo sıvı üzerime bir akıntı misali dökülürken, kalabalık şaşkın bir uğultu çıkardı. Koca arena bir anlığına sessizliğe bürünmüştü. Gözlerimi kaplayan kanı silip atarak; yaratığın bedenini kendi üzerimden kaldırmaya çalıştım. Cesedi neredeyse iki ayının ağırlığına bedeldi ve yerinden kıpırdatamıyordum bile. Sonunda yardımıma yüzü şaşkınlıkla süslenmiş Lonril geldi ve beni cesedin altından kurtardı. Ondan destek alarak ayağa kalktığımda bütün arena Kızıl Gölge lakabını büyük bir coşkuyla dillendiriyordu.

Lonril yüzümdeki kanları nazik parmaklarıyla silmeye çalıştı. Daha sonra yüzümü ellerinin arasına aldı.

"İyi misin?" diye mırıldandı. Sesindeki endişe kendisini ön plana çıkarıyordu.

Usulca başımı salladım. Yorgundum. Bacaklarımdaki ağırlık sanki beni yer altına doğru çekiştiriyordu. Destek alma ihtiyacı hissederek tek elimi Lonril'in beline uzatıp giysisine tutundum. Bir an bile duraksamadan bana sarıldı.

"Çok cesur bir kadınsın."

"Ben sadece..." Sarılmayı bırakarak, belimden destek olmayı sürdürürken devam ettim. "Reflekslerimle hareket ettim."

"Ki bu da kritik anlarda aklını yitirmeden doğru karar verebildiğini gösterdi."

Yüzüme hafif bir tebessüm kondu. Sunucu günün son dövüşünün de bittiğine dair bir konuşma yaparken Lonril çıkış kapısına kadar bana eşlik etti.

Demirbilek yüzünde tatmin olmuş bir ifadeyle ayakta dikiliyordu. Kavuşmuş kollarını biz yanından geçerken omzuma attı.

"Aferinkızıma!"

Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin