13.1- Bu bakışları biliyordum. Rüyalarımda gördüğüm kehribar gözlerdi bunlar.

3.1K 270 10
                                    

Herkes yeniden gemiye doluştu. Kathlan'ı da Whan'la birlikte kamarasına taşıdık ve oradaki yatağına yatırdık. Sonrasında ise gemimiz sağa sola sallanmayı tekrar görev bilerek hareket etmeye başladı ve uzun deniz yolculuğumuzu tamamlamak üzere tekrar yola çıkmış olduk. Onun üzerine sayısız birkaç günü daha devirdiğimizde Kathlan oldukça kendini toparlayabilmişti ve asabi tavrına geri bürünmüştü.

Yatağından sürünerek kalkmaya çalıştığında elimi uzatarak ona yardım ettim. Ağırlığını bana yükleyerek kolayca doğruldu ve dolabındaki sai kemerini beline doladı. Kamarasından çıkarken kaşları çatıktı. Tedirgin bir duyguyla peşine takıldım.

Güverteye çıktığında kükredi.

"Herkes buraya toplansın."

Bütün mürettebat Kathlan'ı eski formunda görerek telaşla çevresine doluştuğunda ben de yanlarında yerimi aldım. Whan'da insanları itiştirerek kalabalığın içinde kendini gösterdi.

"Bregdon öne çık."

Bregdon denen çelimsiz adam öne çıktı. Gözlerindeki korku okunabiliyordu. Kathlan'a birkaç adım yaklaştı. Ağzını açmaya hazırlanıyordu ki Kathlan elini üzerinde savurduğu anda boğazında derin bir kesik izi oluştu ve oluk oluk akan kanları güverteyi borda rengine boyarken, bedeni boş bir patates çuvalı gibi yığılıverdi.

Adeta kanım donmuştu ve beynim hala gördüklerini idrak etmekte zorlanıyordu. Kimseden çıt çıkmadı ve herkes yere yığılmış olan cesede kilitlendi.

Sessizliği bozan Kathlan'ın gaddar sesi oldu. "Bu bazı kişilere ders olduysa dağılabilirsiniz."

Kimsede en ufak bir kas bile oynamadı ve herkes bulunduğu noktaya adeta kök saldı.

"Dağılın," diye kükredi Kathlan. Herkes çil yavrusu gibi koşuştu sağa sola kaçıştı. Buna Whan bile dahildi. Kimse sinirliyken onun yanına yanaşmak istemiyordu. Haklı olarak...

Kathlan yüzünü bana çevirdiğinde adeta kanımın çekildiğini hissettim. Konuşup bir şeyler söylemek istedim, ama dilim varmıyordu. Yaşadığım bu şokun üstesinden gelmesi zordu.

"Neden?" diye bir mırıltı çıktı ağzımdan.

"Kabahü hastalığını sana bulaştıran oydu," dedi. Sesi sonuna doğru tonunu kaybetmişti.

"Nasıl?"

"Rothien'e demirlerken yediğim üzümlerin içine attı."

"Ölümle mi cezalandırman gerekiyordu?"

Burnundan soludu.

"Seni öldürmeye çalışan adamı bana savunmayacaksın değil mi?"

"Hayır," diye mırıldandım.

"Güzel. "

Kathlan'dan uzaklaşarak korkuluklara yanaştım ve dirseklerimi üzerlerine dayayıp ufku inceledim. Az önceki vahşeti gözlerimin önünden atmaya çabalıyordum.

Havanın gittikçe ısındığı hissediliyordu. Güneş daha etkili parlayışını göklerden yeryüzüne sunuyordu. Her yeni bir gün Yaz Adası'na daha da çok yaklaşıyorduk. Bu da demek oluyordu ki Kathlan'la birlikte sayılı günlerim kalmıştı. Öncesinde söylediğine göre teslimi tamamladıktan sonra benimle işi bitecekti. Peki sonrasında bana ne olacaktı?

Günler birbirini kovalarken kavurucu güneşin sıcaklığı mürettebatın bir kısmını süründürmeye başlamıştı. Ancak kökeni Yaz Adası olanların bu koşullara dayanıklılığı var gibiydi ki Kathlan'da en ufak bir etki bile yaratmamıştı. Diğerleri için ise havada inanılmaz bir yaz sıcağı hüküm sürüyordu ve mevcut nem oranı nefes almamıza izin vermiyordu.

Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin