25- Benim ne sevdiğim birileri var ne de uğranda koşabileceğim hayallerim.

1.8K 212 10
                                    

Yeni bir güne gözlerimi açarken kendimi zinde hissediyordum. Elf şifası öyle kuvvetliydi ki aldığım yara olması gerektiğinden çok daha hızlı iyileşiyordu.

Üzerimdeki örtüyü kenara sıyırdım ve ellerimden destek alarak yatağımda doğruldum. Hala sızlayan yaramdan ötürü ağzımdan bir inleme kaçtığında Eldarion'un odanın kapısında olduğunu fark ettim.

"Dinlenmelisin."

Samimi konuşmaya geçmesi, gözlerimden kaçmamıştı.

"Neden buradasın?"

"Bilmiyor musun?" dedi deniz mavisi gözleriyle beni inceleyerek. Boş boş yüzüne baktığımı anladığında açıkladı. "Lord Aewenor başına yeni bir musibet gelmemesi için önlem alıyor."

"Yani benim korumam mısın?" Ayaklarımı yatağın dışına attım. Ayağa kalkmak istediğimi anladığında yanıma gelerek kolumu tuttu ve kalkmamda yardımcı oldu.

"Bir süreliğine." Birkaç adım ileri gittiğimde sordu. "Nereye gidiyorsun? Dinlenmen gerekiyor."

"Lonril'i görmeliyim."

Dışarı nefes attı. Örgülü küçük tutam saçı önüne dökülmüştü. "Gel," diye homurdanırken önüme geçti.

Onu takip ettiğimde beni ormanın içine kadar götürmüştü. Havada soğuk bir eda vardı. Sabah çiğinin tatlı sarmalayan kokusu ormanı; yeryüzüne ait olmayan bir koku ile dolduruyordu. Uzun boylu ağaçlardan gelen sonbahar yapakları ormanın tabanına yayılmış; her biri narin kahvre rengine bürünmüştü.

Ayaklarımızın altında çatlayıp dağılan, solmuş yaprakları aşarken ilerideki ağacın altına oturmuş tek dizini kendine çekmiş Lonril gözüme ilişti. Yerlere saçalamış olduğu birkaç eski yüzlü defter etrafını sarıyordu. Kendisi; elinde taşıdığı daha büyük bir defterin içine gömülmüştü.

Tüm dikkatini oraya verdiği kahverengi ince kaşlarının çatılmasından okunabiliyordu. Bir ara elini kaldırarak çenesini kaşıdı ve tam o sırada bizi gördü.

"Burada ne yapıyorsun?" diye mırıldandım.

"Gören Ayna hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışıyorum. Ancak koca bir boşluk," dedi baktığı defteri diğerlerinin üzerine atarken.

"Gören Ayna daha büyük bir kötülüğe neden olacak." Uyarı Eldarion'dan gelmişti. "Morglların ortaya çıkmasının arifesinde aynayı kullanmak doğru bir karar değil."

Lonril dizlerini kendine çekerek başını ağaca yasladı ve ellerini dizlerinin ortasında kavuşturdu. "Tam da bu nedenle aynanın yerini bulmamız gerekiyor."

Bağdaş kurarak Lonril'in yanına yerleşirken Eldarion da bir ağaç kütüğünün üzerine oturdu.

"Rormorgl nasıl kötülüğe boyun eğdi?"

"Kendisine vaat edilenlerle kandırıldı ve gölgeye düştü. Artık bir elf değil." Sorumu yanıtlayan Eldarion'du.

"Aynanın yerini bilmemiz, onu koruyabilmemizi sağlayacaktır." Lonril onay almak ister gibi Eldarion'a bakıyordu.

"Bu bilgiye ehil olmak, bize daha büyük bir risk teşkil edecek." Eldarion kaygılı bir şekilde ayağa kalktı. "Goheno nin, mellon. Avon natha." Ağır adımlarla yanımızdan uzaklaşırkem Lonril bana kısa bir bakış attı.

"Oraya ulaşmak senin için neden bu kadar önemli?"

"Yaşamak için bir amaca ihtiyacımız var mıdır? Ya da birilerine?"

"Neden?" diye sordu. Kahverengi gözlerini yüzümde geziniyordu.

"Bu hayatta çoğu kişi sevdikleri için koşuşturuyor. Diğer kısmı ise hayalleri ve amaçları için. Benim ne sevdiğim birileri var ne de uğranda koşabileceğim hayallerim."

"Öyleyse bir amacın var?" dedi defterlerden birini tekrar eline alıp, sayfalarını hızlıca karıştırırken.

"Ben hiç ailemi tanımadım biliyor musun? Hep bir anne şefkatinin nasıl olduğunu merak etmişimdir." Burnumu çektim ve saçlarımı arkama iteledim. "Bazen düşünmüyor değilim. Acaba büyü yeteneğim yüzünden mi benden vazgeçtiler diye."

"Vazgeçilemeyecek kadar kibar ve temiz bir kalbin var."

Dudaklarım kıvrıldı. "Keşke bunu görecek kadar tahammül edebilselerdi. Öyle değil mi?"

Elindeki defterden rastgele bir sayfa açtı. "Belki kendilerince bir sebepleri vardır." Ben derin bir nefes verirken sayfanın içine odaklandı ve kaşları çatıldı. İki saniye sonra heyecanla gülümseyerek doğruldu. "Buldum."

"Nasıl?" dedim deftere doğru eğilerek.

Aniden defteri kapadı ve ayağa kalktı. "Yarın akşam vakti çöktüğünde gideceğiz."

Hemen peşinden ayağa kalktım. Yaramın acısıyla yüzüm buruşunca endişeyle süzdü.

"İstersen birkaç gün sonra yola çıkalım."

Başımı aksi yönlere salladım. "Hayır, hayır. Ben iyiyim."

Kolunu bana doğru uzatırken hafifçe eğildi. "Yemekte bana katılır mıydınız?"

Gülümsedim. "Memnuniyetle."

Lonril'le birlikte daha önce altında beklediğim kamelyanın olduğu yere kadar yürümüştük. Kamelyaya yaklaşırken hafif bir yağmur çiselemeye başlamıştı. Aceleyle çatının altında kendimize yer bulduğumuzda, karşımda lezzetli bir sofra kuruluydu.

Sofrayı gördüğümde ona dönüp gülümsedim. "Çok lezzetli görünüyorlar."

Gülümseyerek oturmamı işaret etti ve ikimiz de yerleştik. Sofranın üzerindeki ana yemek tabağında, semizotlarıyla süslenmiş ve ızgarada pişmiş bir balık bulunuyordu. Sofranın orasındaki bir tabak çeşit çeşit meyvelerle doluyken bir diğeri salata ile diğeri ise patlıcana sarılmış sebzelerle doluydu.

"Uzun zamandır böyle bir sofraya hasret kalmıştım," dedim heyecanla ilk ısırığımı alırken.

Lonril de bir ısırık aldıktan sonra hazla başını salladı. "Gerçekten çok lezzetli."

Sırıttım. "Elflerin balık tuttuğunu hayal edemiyorum."

"Neden olmasın? Bizim de insanlar gibi temel ihtiyaçlarımız var."

"İnsanlar arasında balıkçılar işçi sınıfında nitelendirildiği için, pek değer görmezler." Omuzlarımı kaldırıp, indirdim. "Bu yüzden elflerle bağdaştırması zor geldi."

Kahkaha attı. "Elfleri gözünde çok büyütüyorsun." Çatalını bıraktıktan sonra elini masaya dayayarak, çenesini üzerine yerleştirdi. "Şahsen ben insanlara hayranım."

Koca bir lokmayı ağzıma attıktan sonra kafamı kaldırdım. "Sahi mi?"

Gülerek şişik yanağıma baktı. "Sahi."

Gözlerimi kaçırıp, boğazımı temizledim ve boğazımdaki kocaman lokma yüzünden öksürdüm.

Keyifli muhabbetimize devam ederek, yemeğimizi bitirdik ve sonrasında ormanda huzur verici bir yürüyüşün ardından odalarımıza çekildik.


Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin