10- Çünkü özgürlük olmayan bir ruhta; ölüm ve çöküş vardı.

3.7K 300 18
                                    

Hırsını almış mıydı yoksa geri dönüp bana başka şeyler de yaşatmayı planlıyor muydu? Sadece şu aşikardı ki, bu adamın yanındayken acı çekmenin sınır eşiği yoktu ve başıma her an her şey gelebilirdi. Bu benim için bardağı taşıran son damla olmuştu ve gerekirse kurtulma ihtimalim uğrunda ölmeye veya acı çekmeye razıydım. Çünkü özgürlük olmayan bir ruhta; ölüm ve çöküş vardı.

Ahşap kapının demir kolunu açılır umuduyla çekiştirdim. Elbette açılmadı. Anahtar deliğinden dışarıyı görmeye çalıştım. Ortamın loş karanlığından etrafı seçmesi zor oluyordu, ama Kathlan'ın gitmiş olduğu kesindi. Peki kapıdan çıkmam ne kadar doğru olurdu? Hala aşağıda olma ihtimali vardı. Yani kaçışımı başka bir yön üzerinden planlamam gerekiyordu.

Gözlerim odanın tavanına yakın noktadaki küçük cama takıldı. Üzeri vitray deseniyle süslenmiş, renkli bir camdı ve zorlama da olsa bedenimin sığabileceği bir büyüklüğe sahipti. Telaş içerisinde camı kırabilecek bir cisim bakındım. Buna potansiyeli olan yalnızca çalışma masasının sandalyesi vardı. Sandalyenin sırt kısmını yatağa dayayarak, tekmemle ayak kısmını gövdesinden ayırdım ve yatağa tırmanarak camı birkaç darbeyle tuzla buz ettim. Kimsenin duymamış olmasını ümit ederken yatak örtüsünü olduğu gibi kaldırıp kırık camın üzerine koydum. Böylece cam çerçevesinin arasından sürünürken, kırık parçaların vücudumu kesmesini engelleyebilmiş olacaktım.

Yatağın üzerinden cama tırmandım. Önce çevreyi kontrol ettim. Etrafta kimse gözükmüyordu. Daha sonra bulunduğum yerin mesafesini ölçtüm. Biraz yüksekti, ama tehlike yaratacak gibi görünmüyordu. Camdan süzülmeye çalışırken gövdemi çerçeveye sıkıştırdım. Telaşla debelendim. Baş aşağı bir şekilde camda asılı kalmıştım. Biri bu arka sokaktan geçse kesinlikle beni görürdü ve şüphe uyandırmış olurdum. Vücudumu bu dar alandan kurtarmak için biraz daha çırpındım. Gövdem geçtiğinde dengemi kaybettim ve yırtılan yatak örtüsüyle beraber sert zemine çarparak bir inilti kopardım.

"Kim var orda?"

Lanet olsun. Bu yabancı ses kime aitti? Üzerimdeki örtüyü kaldırıp saçlarıma itelerken düştüğüm noktada oturdum.

İki kere lanet olsun.

"Bayan?" Görmek isteyeceğim son şey olan iki tapınak şövalyesi bana doğru yaklaşıyordu. Rhidior'da ne işleri vardı? Beni arıyor olabilirler miydi?

"Bu... Buyrun?" Titrek sesimin beni ele vermemesini umdum.

Uzun boylu olan önce yukarıdaki kırık camı süzdü. Daha sonra gözleri yerde oturan bana kaydı.

"Gecenin bu vaktinde ve bu şekilde burada ne yapıyorsunuz?"

Ne kadar konuşmak istesem de dilim tutulmuştu ve ağzımdan basit bir cümle bile çıkaramıyordum. Burası senin için son durak, düşüncesi beynimin her bir hücresini ele geçiriyordu ve zihnimde ondan başka hiçbir şey canlanmıyordu.

"Tergaronlu musunuz?"

Başımı olumsuz anlamda iki yana sallayarak üzerimden şüphe bulutlarını uçurmaya çalıştım.

"Dragna adında bir kadını arıyoruz. Görmüş olabi..."

Yüce yaratıcı, lütfen bana yardım et...

"Hayatım," dedi arkadan gelen iğneleyici bir ses. "Nerelerdeydin?" Başımı yana yatırdığımda tapınak şövalyelerinin arkasından yaklaşan adama gözlerim korkuyla kilitlendi. Kathlan dişlerinin arasından üstü kapalı bir şekilde hırlıyordu. Tapınak şövalyelerini aşarak yanıma geldi ve beni kaldırmak için eğildi.

Şövalyelerden biri tek kaşını şüpheyle kaldırdı. "Eşiniz mi oluyor bayım?"

"Evet. Karımla Antivia'da yaşıyoruz ve evliliğimizi kutlamak için buraya geldik." Gözleri imayla bana döndü. "Değil mi, Nerisa?"

Kadim Yürek #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin