•30•

3.8K 217 164
                                    

•30•

Elimde Uraz'ın güçlerini taşıyan mavi taşlı kolye vardı. Onu okşuyor sanki Uraz'la konuşuyormuşum gibi onunla konuşuyordum.

"Biz seninle birbirimize yaşamayı öğrettik. Neden şimdi ölmeyi öğretiyorsun? Ruhumda ki çicekler birer mezar taşına dönüştü Uraz. Her ölüşüm için bir çicek kurudu ruhumda. En kötüsüde ne biliyor musun?  Defalarca öldüm Uraz ben. Şimdi o mezar taşları ağırlık yapıyor beni dibe çekiyor Uraz. Ruhum mezarlığını bedenime yerleştirip sana yol aldı.  Sana koştu... Ben sana öldüm Uraz. Defalarca sana yaşadım. Bugünse sana öldüm.

   Hayat ne garip değil mi? Biz birbirimize yaşamayı öğreten iki harabe ruhtuk. Şimdiyse ölmeyi yaşıyorduk... Ölüler mezarlığı zihnimi işgal etmişti. Ceset kokuyordum. Ölüm kokuyordum... Acı kokuyordum.

  Odamın balkonuna çıktım. Çocuklar benim odamda beni tek bırakmıyorlardı. Gökyüzüne nefretle baktım. Sonsuz mavisine sonsuz acı sığdırdığı için.

  Yanıma gelen Aksel'e suratsız ifademi bozmayarak baktım. Boğazımda kı yumru gitgide büyüyordu. Yanıma oturdu.

"Senelerce düşman kaldık," Aksel konuşmaya başlayınca saniyelik baktım gözlerine. Gözleri dolu doluydu

"Çocukluğumuz da birbirimizin için ölürdük. Birimizin morali bozuk olsa kendimizce kıyameti koparırdık. Sonra büyüdük. Babam ruhuma kini, nefreti en önemlisi kendi leş egosundan aşıladı. Benimle her konuşmasında Safkanları kötülerdi. Hırs yaptım. Hakkımızı almalıydık. Bütün soykanlar doldurulmuştu. Hepimiz safkanlar bizim yaşadığımız yerlere, yönetim sistemize ortak olduğu için nefret doluydu.  Meğer hepimiz babamın kuklasıymışız. Dedem babamı çok kuralcı bir çocuk olarak yetiştirmiş. Babam o yüzden böyle acımasız , duygusuz... Bazen insan olduğundan bile şüpheleniyorum. Düşünsene; eğer geçmişimizi kendim araştırmaya kalkmasaydım asla barışamayacaktık Safkanlarla. Asla göremeyecektik gerçekleri. Yaşamım boyunca yalanları yaşayacaktım. Pis bir oyunun parçası olacaktım. Ne zaman doğruya yönelsem babamın dolduruşlarına geldim. En başından beri istemedim bunları yapmak. Hiçbirşey bilmiyorken bile istemiyordum. Yoktu çünkü içimde o kadar kötülük. Fakat babam öyle iyi dolduruyordu ki beni... diyordum kendi kendime 'Babam benimle gurur duymalı.' Salakmışım. Daha sonra babamın benimle gurur duymasını yada beni sevmesini de istemedim senin okulundan ayrılmam ve herşeyden vazgeçmem de bu yüzdendi.  Kardeşimdi ya! Kardeşimdi. Canımdı. Biz Uraz'la defalarca birbirimize sırtımızı yaslayıp dostluğumuzla sardık yaralarımızı. Babasıyla sorunlarını ağlayarak anlatmıştı bi gece. O kadar savunmasızdı ki. Dedim ona 'Sen Urazsın. Sen yıkılmazsın. Yıkılacak olursan eğer ben dostluğumu alıp kaldırırım seni...' sonra ne oldu biliyor musun? Dostum dedim dostluğumu alır gelirim dedim ve Uraz'ı tek bıraktım. Aral ile samimiydi evet ama bizim aramızda ki dostluk bağı bambaşkaydı. Bense gözümü boyayan hırstan gerçeği göremediğim için düşman oldum kardeşime. Onun bütün zayıf noktalarını acımadan kullandım. Senin evine notlar bırakmaya başladım's' harfi ile. Soykan'ın s'siydi. Vicdanımı rahatlatmaya çalışıyordum sanırım."  Boğazımda ki yumru gitmiş yerini yanan bir taş almıştı sanki. Yanaklarımdan akan sıvı da su değil kan gibiydi. Aksel ağlayarak anlattıkları bitince gözlerini sıkıca kapattı. Ağlamasının dinmesini bekliyorul gibiydi. Acıyla güldüm. Ağlamam dinmese de güldüm.

"Bi önemi yok ki artık. Yok o. Gelemeyecek bir daha. Yarım kalacağım hep. Öleceğim ona kavuşana kadar. Nefret edeceğim kendimden. Keşke ona daha fazla sarılsaydım diyeceğim. Onu daha fazla öpmemenin pişmanlığını yaşayacağım. Hepimiz pişmanız çoğu şey için. Aksel o bu kadar çabuk gitmemeliydi. Bu kadar çabuk ayırmamalıydı kendini bizden. Bu kadar çabuk aç bırakmamalıydı beni ona.  İçimden ona giden bir şey var sürekli... Benim ona içim gidiyor. Ruhum gidiyor. Yüzü zihnime düştükçe ellerim titriyor, ruhum sanki daralıyor. Ona içim gidiyor gidiyorda bir türlü ulaşamıyor. Ellerim titriyor deli gibi, ama o güzel suratına dokunamıyor. Bir şeyler fısıldıyorum burada ona ama o beni hiç duymuyor. Bağırıyorum duymuyor. Duyar mı ki? Duyar mı Aksel?"    Delirmiş gibiydim. Farkındaydım fakat kendimi dizginleyemiyordum.

Mezarlara Ekilen Çiçekler -lavinyaWhere stories live. Discover now