•4•

4.4K 311 98
                                    

•4•

    Okula gitmek için yola koyulup  her zaman ki gibi kulaklıklarımda ki müziğe odaklandım. Okula doğru hızlıca ilerleyip bahçeye girdiğim sınıfa hızlıca yürüdüm. Amacım günün çabuk bitmesiydi. Sınıfa sakince girip aynı sakinlikle sırama geçtim. Ece şapşal şapşal gülümseyerek camdan dışarıya bakıyordu. Yanına oturup elimi gözlerinin önünde kendine gelmesi için iki kere şıklattım. İrkilerek bana döndü. Beni görünce gülümsemesi geri geldi fakat bu sefer şapşalca değil ‘anlatacaklarım var hazır ol.’ der gibi bir gülüştü. Beklediğim gibi o konuşmaya başladı bende sırama oturmaya.

“Ferda bu sabah gelirken ne oldu biliyor musun? Kafenin önünden geçerken bana göz kıptı. ”

“Sevindim. Fakat ilk benim sevgili yapmam gerekiyor. O yüzden beni bekliyorsun.”

“O işler değişiyor Ferdacığım. Hızlı davranan kapıyor. Hem sen uyumaktan kendine sevgili yapamazsın ki.”

“Biliyor musun?” dedim gözlerimi kısarak, sonra teslim olurmuşcasına nefesimi verdim.
“Haklısın.”
    Her zamanki gibi dersi dinlemeyerek hocaya bakıyordum. Duyuyordum ama oralı olmuyordum.  Ne yapayım yani hayat felsefem de ders çalışmak yoktu. Aklıma Uraz'ın bakışları gelince iç çektim. Sonra ne yaptığımın
Farkına varıp kendimi toparladım.

  Hocanın saçmalıkları zil ile Bölününce elimi yüzümü yıkama gereği duyarak lavaboya ilerledim. Musluğu açıp ellerimi yıkamaya başladığımda içeri biri girdi ve kapıyı sertce kapadı. Şaşkınlıkla arkamı döndüğüm de mavi gözlere sahip bir erkek olduğunu farkettim. Allah aşkına biri şunlara buranın kızlar tuvaleti olduğunu söylemeliydi.Üzerime doğru yürümeye başladığında gerilemeye başladım. Sırtım duvara değdiğinde yutkundum.

“Ferda sen misin!?”

“hayııır.” dedim sesim başka yerlerden çıkıyormuş gibi. Tabi ki karşımdaki gulyabani bakışlı herifin ‘Tamam ya sen değilsen sorun yok bays.’ diyerek gidecek hâli yoktu.

“Yalan söyleme! sensin  biliyorum. Gerçi olup olmaman pek önemli değil. Artık dünyada olmayacaksın.”

“Nasıl?” dedim kekeleyerek.  Eli kolyeme gidince gözlerimi korkuyla kapadım. Onun karşısında savunmasızdım. Çünkü güçlü olduğu her halinden belki oluyordu.

İşte o an bir şey oldu.

Bir ses yankılandı okulda.

Büyük bir ses.

Gözlerimi yavaşça araladım. Mavi gözlü çocuk karşımda ki duvara sert bir şekilde çarpmış yerde yatıyordu. Sert çarptığını arkasında yarıya kadar fayanslarla kaplı olan duvarın kırık fayanslarından rahatça anlayabiliyordunuz.

Peki ya ne olmuştu?

Soruma cevap ararken kapı açıldı. İçeri kapüşonu yüzünün yarısını kapatmış ve başını eğerek bana yaklaşan bir çocuk geldi. Bana kim olduğunu göstermemek istediği gayet belliydi.

“İyi misin?” dedi tok sesiyle. Affaladığımı belli etmemeye çalışarak kafa salladım.

“İyiyim. Sen kimsin?”

“Uraz'ın arkadaşıyım. Neyse sınıfına git.” Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra aklımda ki soruyu sordum.

“Bütün gün beni mi izliyorsun ya da izleyeceksin?”

“Hayır, sadece okulun yakınına şu serefsizlerin girmesini engelleyeceğim.” yine anladığımı belli eder gibi kafamı salladım. 
“Adın ne?” dedim yine merakıma engel olamayarak.

Mezarlara Ekilen Çiçekler -lavinyaWhere stories live. Discover now