•26•

2.1K 212 52
                                    

•26•

  "Oğlum sevemiyorum kimseyi lan! Değer verdiğim herkes gidiyor benden. Sevgim zehirliyor herkesi." Aral Uraz'ın sırtını   sıvazladı. Diyecek birşey bulamıyordu. Bulsa da Uraz şuan tesseli edilecek bi ruh haline sahip değildi.

Arya'ya artık aşık değildi Uraz. Fakat seviyordu Arya'yı. Arya iyi bir insandı,bunu biliyordu. Ne kadar kötülük yapsa da içinde ki iyiliği saklayamıyordu. Ve bunu sadece Uraz görüyordu.

"Arya ölmemeliydi Aral. O ölmemeliydi. Öldürülmeyi hakedecek kadar kötü biri değil o. Kim bilir Aksel'in babası ne eziyet etti kıza!"

"Halletcem ben dedi ya Aksel." Sinirle soludu Uraz.

"Ne yapacak? Arya öldü öldü. Bundan sonra ne yapacak?" Aral Uraz'ı sakinleştirmek istiyordu. Aksel'le buluşup bi plan kurmuşlardı. Ve saatler geçmesine rağmen Ferda ortalıkta yoktu. Belki Ferda konusunu açarsa Uraz rahatlar diye düşündü.

"Ferda? Ferda seninle Uraz. Ne olursa olsun." Uraz'ın kaşları birden havalandı. O saniyelerde Aral'ın zil sesi odada yankılanınca Aral koltuğun üstünden masaya uzanarak telefonunu eline aldı. Ece arıyordu.

"Efendim Ececim?" Aral Ece'nin hıçkırık sesini duyunca ağladığını anladı ve birden ciddileşti.

"Ece iyi misin?" Ece titrek bir nefes verdi.

"Televizyonu aç Aral çabuk." Aral hemen televizyonu açıp bir kaç kanal gezindi her kanalda haber vardı. Bir kanalda takılı kaldı. Geçmedi o kanalı.

  Uraz televizyonun ekranına bakınca kıpırdayamadı yerinden. Mimikleri dondu. Ölmek istedi, nefesi kesildi. İçinde çığlık çığlığaydı dışında yaprak oynamıyordu. Güçlü bir kasırganın esiri olmuş teslim olmamaya çalışsada umudunu yavaş yavaş kaybediyordu. Evren sanki Uraz'ın düşmanıydı ve mutlu olmasına asla izin vermiyordu. Tanrıya inancı sallantıdaydı. Kendisi kurban mıydı? Ve çok acımasız bir eziyet yöntemiyle karşı karşıyaydı. Nefesini alıyorlardı... Ruhunu alıyorlardı... Hayallerini,umutlarını alıyordu evren. Kendisini neden almıyordu o zaman? Kendisine kim bu eziyeti layık görüyordu? Kader miydi bu? Yoksa acımasız bir senaristin kaleminden dökülen cümlelere uymak zorunda mıydı? kafasının içinde haber bültenin de yayımlanan haber defalarca yankılandı. Bu cümleleri her duyduğunda umid etti tek bir şeyi. Kabus olmalıydı bugün. Kesinlikle öyle olmalıydı.

"Bu gün öğle vaktinde bu inşaatların olduğu bu ıssız mahallede bir intahar olayı gerçekleşti sayın seyirciler. İntahar eden gencin intahar sebebi bilinmese de o sırada buradan geçen bir kaç insan duyarsız kalmayarak ve ambulansı arayarak intahar eden kişinin hastaneye götürülmesini sağladırlar. Genç kızın isminin Ferda YIKILMAZ olduğu öğrenildi. Net olmasa da durumunun kritik olduğu hakkında söylentiler var."  Ekranda ise kocaman Ferda'nın fotoğrafı...

***

  Gözlerimi yavaşca açtım.  Yanı başımda bir kıpırdanma hissedince boynumu zorlayarak sağa çevirdim. Gamze gülümseyerek bana bakıyordu. Ölmemiş miydim? Becerememiş miydim? Gidememiştim bu lanet cehennemden.

Bu cehennemden kurtulmak için diğer cehennemi göze almıştım oysa ki. 

  Haketmediğim bir nefesi neden almıyordu ki benden? Bu dünyada ki insanlara zarar vermektem başka bir halta yaramıyordum zaten.

"İyi misin?" başımı onaylarcasına salladım. Maalesef iyiydim. Kapı açılıp içeri giren Aksel'i görünce şaşırmıştım ve şaşırmaya devam ediyordum. Çünkü hemen arkasından babası olduğunu bildiğim adam girmişti. Adam bana sinir bozucu bir gülümsemeyle yaklaştı.

Mezarlara Ekilen Çiçekler -lavinyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin