23- "Beni Sen İnandır."

387 73 98
                                    

Sekiz bin olmamızın şerefine bir bölüm bırakıyorum sizlere, iyi ki benimlesiniz iyi ki benim ailemsiniz! Hepinizi ayrı ayrı seviyorum, hepinizle bir gün sarılabilmek ümidiyle... Ve bu bölümü İz'lerime ithaf ediyorum. Cinsiyet olarak algılamayın, güçlü olmak zorunda bırakılmış her çocuk bir İz'dir. Güçlü olmak zorunda bırakılmış çocuklar, bu bölüm sizin bayramınız. Bu bölümün satırları siz onlarda dans ettiğinizde değerli olacak... O yüzden çocuklarım, bu bölüm sizin bölümünüz. İyi okumalar, hepinize sevgilerimle... 🖤

Bölüm şarkısı- Pinhani: Beni Sen İnandır

23- "Beni Sen İnandır."

Ondan uzaklaşmaya çalıştım, ama bana sarıldığı kolları oldukça şiddetliydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ondan uzaklaşmaya çalıştım, ama bana sarıldığı kolları oldukça şiddetliydi. Belki de ondan sakladığım yarayı görmüştü, ben on sekiz yaşıma girecek olmama rağmen bir kez bile doğum günümü kutlamamıştım. Ece bile doğum günümü bilmeden ölmüştü, benim için lanetli bir gün olduğunu düşündüğüm hiçbir zaman kutlama girişiminde bulunmamıştım. Zaten kimse de kutlamak istememişti, benim doğum günüm hep kimlik kağıdında önemsiz bir tarihmiş gibi görülmüştü başta bunu yargılasam da her şeyde olduğu gibi kabullenmiştim.

"Bu gece, tüm kutlanmamış doğum günlerinin yerine geçecek. On sekiz yıl boyunca yaşadığın kabusa kısa bir ara vereceğiz... Bir gece kadar."

Kollarını benden çektiğinde boşluğa düştüğümü sanmıştım, tekrardan elimi tuttu hızlı olan adımları ile yürümeye başladı. Yüzünde her an yerini koruyan gülüşü salgın bir hastalık misali yüzüme bulaşmıştı. Dolunay'a gittiğimiz günkü gibi sokağın başına park edilmiş araba kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Babası arabayı geri aldıktan sonra ona çok kızmıştı, bana anlattığı kadarıyla biliyordum tabii, daha fazlası olduğundan şüphem yoktu. Direnmek istesem de omuzlarımdan itekleyerek arabaya binmemi başlamıştı, Tanrım... Bu gece benim kadar o da kuralları boş vermişti. Bir kişinin kuralları terk etmesinden daha kötü olan şey, ikinci bir kişinin onu örnek alıp kontrolü bırakmasıdır.

Arabaya binip emniyet kemerini taktı, arabayı çalıştırmasını beklerken beni şaşırtarak çalıştırmak yerine bana baktı bir süre. Bir şeyi işaret ettiği belliydi. Başımı sorarcasına salladığımda emniyet kemerini çözüp benim emniyet kemerime, benim asla takmadığım takmak aklımın ucundan bile geçmediği emniyet kemerime uzandı.

"Yavaş yavaş sen de alışacaksın."

Ben hiçbir şey alışmayacaktım, bu kadar fırsatı daha doğrusu zenginliği sadece Berge'den kabul ediyor o olduğu sürece kullanıyordum. Cihan ya da Elçin'den kabul edemezdim, daha doğrusu etmezdim. Berge'den bile kabul etmek bana göre değildi, sadece... Onun yüzünde oluşabilecek bir tebessüm ihtimali bile beni kabul etmek zorunda bırakıyordu.

"Sadece sen olduğundan kabul ediyorum tüm bu şeyleri, araba, evin... Başka türlü olmaz biliyorsun. Bu dünya bana oldukça yabancı."

Başını sallayıp kendi kemerini de taktı. Dediklerim ona gerçekçi gelmemiş olmalıydı, kafasında planladığı gelecek ikimizi içeriyor olmalıydı, ona ne yaparsam yapayım bunu değiştiremeyecektim. Bir anlığına onun olmadığını hayal etmeye çalıştım, tüm ışıklar söndü ve karanlığım yeniden döndü. Hep yanımda olduğunu sanıyordum ama büyük bir yanılgı içinde olduğumu fark etmem uzun sürmedi, Berge benim hayatım için bir ışık gibiydi. Tüm karanlığıma inat benimle olan bir ışık, karanlığımın en büyük düşmanı olan ışık.

Silüet /Tamamlandı./ #ilmelistanWhere stories live. Discover now