-5- Efsunkâr

1.4K 267 169
                                    

Bölüm sonu uyarısı her zamanki yerinde. Yine uyup uymamak sana kalmış. Umarım sana yardımcı olur güzel insan.
Bölüm şarkısı:
#Teoman- Hem hayattan hem ölümden
Aslında bir bakımdan hayat, satrançtan ibaretti. Piyonlar; bizdik. Oynayan ve kime karşı oynadığımızı bilmeden hamle yapan piyonlardık biz.

Piyonlar hep siyah ve beyaz olur, bu yüzden silüetlere yer yoktur satrançta, aynı hayatta olmadığı gibi.

Elimdeki sigarayı yere attım. Her içtiğim sigaranın ömrümden bir yıl götürdüğünü hesaplarsam ve normal bir insanın ömrünün ise yetmiş yıl olduğunu hesaba alırsam, şuan yaşamam gereken elli üç yıl var, içtiğim iki sigara sayesinde elli bir yıl daha bu cehenneme katlanmak zorundaydım.

Cennete ya da cehenneme gitmek benim için elbette önemliydi, dünyadaki cehenneme yeterince katlanmıştım, Tanrım... Öldüğümde cennete gidecek insanlardan biriyimdir umarım. Yoksa sonsuz azap, benim için Çin işkencesi gibi olurdu.

"Ne düşünüyorsun?"

Cevap vermedim, sınıfın köşesinde duran satranç tahtası ve üzerindeki piyonlara baktım.

Ayağa kalkıp tahtanın incelemeye başladım. O kadar dalmıştım ki, rehberlik hocasının geldiğini görmemiştim bile.

"Sever misin?"

İrkilip kendime geldim.

"Neyi?"

Gülümseyip eliyle tahtayı gösterdi.

"Hayır, sadece hayat satranca benziyor. Onu düşünüyordum."

"Kendini siyah olarak mı, beyaz olarak mı görüyorsun?"

Dikkatle yüzüme bakıyordu. Bir şey yakalamak ister gibi... Söyleyeceğim şey, onu bir şeylere yaklaştıracakmış gibi.

"Ben kendimi buraya ait görmüyorum, baksana yerim bile yok."

Kaşları çatıldı, söyleyeceği şeyleri seçmeye çalışıyordu.

"Nasıl yani? Beyaz piyonlardan birisin bence."

Başımı iki yana salladım.

"Gri tonunda bir şey görüyor musun? Beyaz; masumiyeti, zarafeti ve zarifliği ifade eder.
Siyah ise; beyaz olmayanların buldukları bir kavram. Siyahlar, kötü, biraz daha karanlığa, yalnızlığa yatkın olanlardır.

Bunların ikisi arasında kalmış olanlar var. Onlar da griyi buldular. Satranç için bu böyle, normal hayatta silüetler var.

Onların bu oyunda yeri yok. Tıpkı hayatta olmadığı gibi..."

Başını iki yana salladı.

"kendine bu tahtada bir yer bulmayı denedin mi?"

Çalışmıştım, ama bana yer verilmemişti, itilmiştim; toplum beni itmişti. Dalga geçmişlerdi. Hayatta kalma mücadelem ile dalga geçilmişti. Cevap vermek yerine omzumu silkmekle yetindim. Konuşmak bana göre değildi. Konuşmak yerine, kaliteli bir kitap okumak, müzik dinlemek daha çok mutlu ederdi beni.

"hayır, sen bunu kabullenmişsin. Bunun için bir çaban yok."

Kan beynime sıçramıştı, benim hakkımda bir şey bildiği yoktu; ama beni yargılamaya başlamıştı. Herkesin yaptığı gibi, başkalarının hayatını yargılamak vazgeçilmez tutkumuz. Dişlerimin arasından konuşmaya başladım.

"benim hakkımda bir şey bildiğin yok."

Arkamı dönüp yürümeye başladım. Beni kırmıştı, hem zorla hayatıma girmeye çalışıp hem de hayatımı değiştirmeye çalışamazdı. Okulun binasından çıktıktan sonra kravatımı çözdüm. Çabam olmasaydı, buraya tutunmak için burada çabalıyor olmazdım.

Silüet /Tamamlandı./ #ilmelistanWhere stories live. Discover now