7- "...Veda Ediyorum."

1K 221 121
                                    

Bölüm sonu uyarısı bölümün sonunda, uyup uymamak hep olduğu gibi yine size kalmış. 💫
Bölüm şarkısı: Cem Adrian- Buruk
Uçurumda dans etmeye benziyordu hayat. Usta bir dansçı değilseniz; etrafındaki alkışlar, ışıklar yüzünden dikkatiniz dağılırsa düşersiniz. Her adım bellidir ve siz ona uymak zorundasınız; yanlış yaptığınız an dansçılık kariyerinize zarar verecek hatta, veda etmenize sebep olacak bir sakatlık alabilirsiniz.

Hayatta ise uçurumda dans eden tarafken, düşmemek için tutunan taraf olabilirsiniz.

Uçurumda dans eden bir dansçıyken, tutunan taraf ben olmuştum. Yanlış yaptığım neydi? Ben de bilmiyordum. Aslında yanlış yaptığım bir şey de belli değildi tam olarak.

Tutunmak gerçekten zor geliyordu bana, ama bırakmaya da cesaretim yoktu. Bugün bana gülmeyen hayat, ileride bana gülmeye karar verebilirdi. Ben bu sırada hayatta olmazsam çok yazık olurdu.

Yarını olmayan biri neden yaşamak için bu kadar çabalardı?

Umut bu denli zararlı bir hastalıktı, ya da içmeye başlayıp bırakılamayan sigara gibi. Hayatına giren bir kişi de bile vardır umut, bu yüzden ondan kaçmak zordu. İnsanlığın zaafı olduğu için adına milyonlarca şarkı, şiir yazılmıştı. Umut beraberinde korkuyu da getiriyordu aslında; kaybetme korkusunu.

Zorluklardan sonra doğan çocuğuna 'Umut' adını verir bir anne mesela, ona her baktığında umudun varlığını hatırlar. Her zor durumunda çocuğuna bakar. "Umut" der, "umut edersem yaparım."

En dipteki adam da umut eder, en yüksekteki de. En dipteki; biraz olsun aydınlığa erişmek için, en yüksekteki de; daha da iyi olabilmek, yerini koruyabilmek için umut eder.

Zengin- fakir, iyi- kötü ayrımı yapmayan tek şey umuttur. Herkese açıktır onun kolları, hem en zararlı hem de en yaralı şeydir bu lanet dünyada umut.

Peki umudunu kaybedenler?

Onlar ne yapıyorlar, nasıl dayanıyorlar bu kuramlar bütününe?

Onlar acı içinde kıvranarak sonlarını bekliyorlar. Umut gidince yerini öfke ve saldırganlık duygusu alıyordu. Bu yüzden katillerin, dövüşçülerin ya da sürekli kavga etmeye meyilli kişilerin bu iç güdüleri daha ön plandadır.

Acı yerine öfkeyi tercih ederler. Zaten insanı var eden iki duygu vardır; acı ve öfke. Başka duygular da var tabii, ama yegane gerçek; acı ve öfkeden oluştuğumuz gerçeği. Öfke ve acı bunlar bir duygunun eksilmesi durumunda katlanarak diğer duyguları yok edene kadar hissedilmeyi isterler.

Bir katilin zaafı da, dünyanın en iyi insanın zaafı da aynıdır; öfke. İradeyi aşk kadar yok eder, kullanılamaz hale getirir. Bu yüzden insanlığın kaçması gereken duyguların başında yer alır.

Ellerimin arasındaki sarı saçları temizlemeye başladım. Okuldan dört gün boyunca uzaklaştırma almıştım. Akın 'bu iş burada bitmedi.' Diyerek başta ciddiye almasam da sonradan ciddiye almamı sağlamıştı. Son günlerde okulun tüm kızları bana cephe almıştı. Bugün de Akın'ın çocukluk arkadaşı olan Ceren, beni tuvalette sıkıştırmıştı. Çıkmaya çalıştığımda yüzüme tırnaklarını geçirmişti; sonrası belliydi, benden okulun tüm kızlarının korkmasını sağlayacak bir dayak yemişti. Müdür ben burslu, o parasıyla geldiği için; onu haklı bulmuştu.

Tüm kızların meseleyi bildiğinden emin değildim. Akın yakışıklı bir çocuktu, bu bir gerçekti. Sırf bu yüzden tüm kızlar onu savunmaya geçmişti, bana kimse ne olduğunu sormamıştı; hoş, bilmiyordum zaten. Dünyanın temel kanunu buydu; biraz yakışıklıysan ve paran da varsa, herkes senden yanaydı. Haklı ya da haksız olman önemli değildi.

Silüet /Tamamlandı./ #ilmelistanWhere stories live. Discover now