"Korkmana gerek yok, geçti." dedim yeniden.

Birkaç saniye sonra kafasını bana çevirdi ve mavilerini bana sabitledi. Göz bebeklerinden korku ve utanç geçiyordu. Sonra bir damla yaş daha yanaklarına süzüldü.

Tanrım... Utanmamalıydı...

İçimde yeniden kabaran öfkeyi dizginlemeye çalıştım. Bazen kontrolü cidden zor olmaya başlıyordu. Şu an tek istediğim geri dönüp o askeri doğduğuna pişman etmekti...

Ellerini serbest bıraktım ve biriyle hemen ıslanmış kirpiklerini sildi. Sonra uzun kirpiklerinden bir tanesi yanağına düştü. Neden bilmiyorum ama onu almak için büyük bir istek duydum.

Ama almadım, elbette...

"Burada ne işin var?" dedim konuşturmaya çalışırken.

Hafifçe yutkundu. "Ben... Mutfaktan bir şeyler istediler. Onları almak için geldim," dedi titrek sesiyle. Bir yandan da arka tarafta bir şeyi işaret ediyordu.

Döndüm ve gösterdiği yere baktım. Minik bir torba vardı. Kafam karışık bir şekilde yeniden ona döndüm. "Şatonun mutfağı mı?"

Başını evet anlamında salladı.

Hayır... Yoksa düşündüğüm şey mi?

"Burada mı çalışıyorsun?" dedim.

Mavilerini kaçırarak yeniden başını aşağı yukarı salladı. Şaşkınca kaşlarımı kaldırdım. Tabi ya, şenlikten beri odamdan doğru düzgün çıkmıyordum ki... Demek burada çalışmaya başlamıştı. Demek şenlikten beri aynı çatı altındaydık...

Neyse ki aradan birkaç saniye geçtikten sonra konumuzun bu olmadığını fark ettim ve zihnimden uzaklaştırdım. Şu an için ilgilenmem gereken birincil konu, hala korku içinde olduğu gerçeğiydi.

"Her neyse," dedim ayağa kalkarken, "Hadi, kalk. Çıkalım buradan." Elimi ona doğru uzattım. Neden bilmiyorum şu an gerçek bir aptal gibi davrandığımı düşünüyordum. Ona olması gerektiği gibi destek olamadığımı. Yani... Korkmuş bir kadına nasıl davranılırdı ki? Yine de en uygun olan şey, öncelikle bu dar ve basık ambardan çıkmak gibi geliyordu.

Birkaç saniye tereddütle elime baktıktan sonra bir elini uzattı ve avcumun içine koydu. İnce ve uzun parmakları benimkileri kavrarken tek düşünebildiğim, minik ellerinin ne kadar soğuk olduğuydu. Korktuğunu bariz bir şekilde belli edecek kadar soğuk...

Sonra elini sıkıca tuttum ve ayağa kalkması için kendime doğru çektim. Sonunda sindiği o yerden tek bir hamleyle kalktı.

Kafasını kaldırdığında ise... Çok yakındık...

Ellerinin soğukluğunun aksine sımsıcak olan nefesi boynuma çarptı ve az evvel zihnimde dolaşan tüm düşünceler silikleşti.

Büyük, mavi gözleri benim gözlerime kenetlenmişti. Pembe yanakları ve birkaç ton daha koyu pembe dudakları dikkatimi dağıtıyordu.

Geri çekil, diye emretti iç sesim.

Evet, geri çekilmeliydim. Bu kadar yakınımda durmamalıydı. Dursa bile ben, öyle aptal gibi beklememeliydim.

Sınırı geçmemeliydi. Hiçbir kadın. Benim için hepsi aynı sıradanlıktaydı çünkü. Hiçbiri asla gerçek duygulara dokunamazdı.

"Gitmelisin." dedim bir adım geri atarak.

Hızla gözlerini kaçırdı ve az önceki hareketsiz halini bozdu. Bir iki saniye şaşkınca kirpiklerini kırpıştırması ise gözümden kaçmamıştı.

Kurtarıcı ve MaviWhere stories live. Discover now