Ana Dilim Aşk 2 ❤ 29

5K 190 94
                                    

ERTAN BEY

İnsanın sevdiğine bakınca kendini görmesi tuhaf şey. Ona doğru yaklaştıkça kendini bulamaması da bir o kadar acı. Keşke acılarımı seçebilme şansım olsaydı. Bir zamanlar ruhumu okşayan bakışı, şimdi kalbime batıyordu. Öyle yabancıydı ki bana. O adama da bir o kadar yakın... Bakmaya kıyamadığına kıyabiliyormuş insan. İşte tam bu noktada onda bittiğime emin oldum: Ben onu dizelerime şiir etmiştim, o ise şairini çoktan unutmuştu. Şimdi kalemi tekrar nasıl elime alacaktım?

Hastane kokusunu biraz olsun üzerimden atabilmek için eve geldim. Beni girişte holünü kaplayan üst üste konmuş koliler karşıladı. Nagehan'a ait ne varsa toplanmasını istediğimi hatırladım. Meğer ne çok eşyası varmış...

"Yeni evinin adresi elimize ulaşmadığı için, henüz gönderemedik Ertan Bey."

Kolilere attığım bakıştan çıkarım yapan kadına gülümseyerek "Acelesi yok," dedim ve merdivenlere yöneldim. "Size bitki çayı yapmamı ister misiniz?" Ağır ağır tırmanırken "Üzerimi değiştirip çıkacağım," dedim. Yatak odasına girer girmez gözüme dolan boşluk derin bir nefes almama neden oldu. O gereksiz şatafatların uzaklaşması beni o kadar rahatlatmıştı ki... Ev şimdi gösteriş bakımından biraz eksikti ama fazlasıyla huzur kokuyordu.

Üzerimdekiler çıkarıp kirli sepetine attım. Sıcak bir banyonun beni kendime getirmesini umdum. Geçmişimin, şu anımın, hatta geleceğimin üzerimde bıraktığı kiri atmak istercesine çitiledim tenimi. Hali hazırda yanan bedenimi, çivi çiviyi söker mantığıyla kaynayan suyla duruladım. Belki bedenen temizlenmiştim ama kesinlikle hala kirli hissediyordum. Hayatımı kirletmiştim, mutluluğuma leke sürmüştüm. Annemin günahına ortak olmuştum. Nasıl inanmıştım ona, nasıl kanmıştım yalanlarına. Şu an yaşadığım tüm acıları hak etmiştim. Tek bir gerçeği taşıyamamıştım: sevgimizi...

Tüm güzellikleri bir kötülükle silip attığım güne lanet olsun!

İç hesaplaşmamı duvara attığım sert bir yumrukla bitirdim. Eklem yerlerimdeki acı, yüreğimin yanında hiçbir şeydi. Bornozumu giyip odaya döndüğümdeyse, kapının tıklatıldığını işittim. "Gel!" Kapı yavaşça aralandı ve yarısı odanın içine girecek şekilde Ferdane Hanım belirdi.

"Ertan Bey misafiriniz var."

Havluyla saçımı kurulamayı bırakıp sorgular bir bakış attım. Bugün bir randevum yoktu. Üstelik eve geleceğimden kimseye bahsetmemiştim. "Kim?" diye sorduğumda bilmiyorum der gibi omuz silkti.

"Tanımıyorum efendim. İsmi Ebru'ymuş."

Bir an bu son kelimeyi sevgi sözcüğü sanarak donakaldım. Kalbim duracak gibi oldu. Ardından her zamankinden daha hızlı bir şekilde çarpmaya başladı. Duygu geri dönmüştü. Korku geri dönmüştü. Adrenalin geri dönmüştü. Beni boğana kadar her yerimi sardı. Yüzümde özlem dolu bir tebessüm belirdi. Dünden beri düşündüğüm her şey için kendime kızdım. Unutmamıştı. O büyük aşk nasıl unutulurdu ki?

"Üzerimi giyinip hemen geliyorum. Hiçbir yere gitmesine izin vermeyin."

Kadın emredersiniz der gibi başını salladı. "Bir şeyler ikram edin."

"Peki efendim."

Kadının kapıyı kapatmasıyla üzerimdeki bornozu yatağa fırlattım. Heyecan damarlarımda öyle hızlı dolaşıyordu ki, giysi odasına girmem ve çıkmam bir oldu. Aynanın karşısına geçip nemli saçlarımı elimle şekillendirdim. İlk buluşmasına hazırlanan toy bir delikanlı gibiydim. Yıllardır değiştirmediğim kokumu elime aldım. "Şiir sürmüşsün gibi," deyişi kulaklarımda belirdi. Şairini hatırlaması için üzerime boca ettim. Son kez aynaya baktığımda, yıllara rağmen hala sevdiği Ertan'ın orada olduğunu gördüm. Tüm yaşanılanlara rağmen...

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now