Ana Dilim Aşk 2 ❤ 13

21.3K 1.2K 98
                                    


HAYAL
Kız çocukların babaya, erkeklerin ise anneye düşkün olduğu söylenirdi. Oysaki baba ile oğlu, anne ile kızı arasında, düşkünlükten daha özel bir bağolmalıydı. Gözle görülmeyen, hiçbir mesafenin koparamadığı hatta ölümün bile ayıramadığı güçlü bir bağ...
Hissediyordum.
Hayatının hiçbir anında anne kokusunu duymamış olmama rağmen, kendimi bildim bileli içimde bir yerde bu bağın varlığını hissediyordum. Beni istememiş olsa bile...
Yaşama tutunmamı sağlayan bu bağa rağmen, yine de çok eksiğim olduğunun da farkındaydım. Bu sadece fiziksel bir eksiklik değildi. Keşke öyle olsa... Küçücük bir aralıkta dahi ailesinden şefkat gören çocuklardan farklıydım. Çok farklı. İlişki kurma biçimim, olayları algılama stilim, bakış açım... Onlar dünyanın keşfedilmeye açık, özünde güvenli bir yer olduğunu düşünüyorlardı. Birileriyle iletişim kurulmadan yaşanamayacağını, kurulan ilişkilerin sağlam temellere oturmasıyla asla yıkılmayacağını... Bense, nefes aldığım ilk gün insan ilişkileri dâhil her şeyin sahte ve güvenilmez olduğunu öğrenmiştim. Kendi annesinin bile istemediği bir çocuk için herkes gidebilirdi, her şey bitebilirdi. Hiçbir şeyin garantisi yoktu ve bu yüzden hayatımın her anı, kaygının engellerine takılıyordu. Tam mutlu olacağımı hissettiğim an, kötü bir şey olacak korkususiniyordu üzerime. Ne adam akıllı mutluluğumu yaşayabiliyordum ne de mutsuzluğumu...
Duygularımı yönetmekte zorlanıyordum. Bir olay karşısında verdiğim tepkiler çoğu zaman tepkisizlikten öteyegeçemiyordu. Bunun suçlusu ben değildim.Eflal, duygu geçişlerinde mimiklerinin annesine benzediğini hatırlıyordu. Benimse duygularıma yön verecek bir anne modelim hiç olmamıştı. İç dünyamda sürekli bir çatışma vardı. Ruhum yara alıyordu ve bu beni olduğumdan daha da hassaslaştırıyordu. Duygularımın içinde kayboluyor, hislerim çoğu zaman ördüğüm duvarların ötesine geçemiyordu. Kimse bilmiyordu gerçekten ne hissettiğimi, en yakınlarım bile... Onların eksiklikleri gibi olduğunu düşünüyorlardı, bende aksi için uğraşmıyordum. Belki de utanıyordum annesizlikten. Tüm bu eksikliklerle senelerdir tek başıma başa çıkmaya çalışıyordum. Çok yalnızdım ve ben yalnız kalmaktan ölesiye korkuyordum.
Şimdi bir umut kırıntısı dökülmüştü avuçlarıma. Beni doyurmayacağının farkındaydım ama biraz olsun içimdeki anne açlığını bastıracağına da inanıyordum. O kırıntıları sıkı sıkı tutarken avuçlarımın arasında, dilimden düşmeyen bir duaya sığınmıştım.
'Lütfen o kadın annem olsun.'
Düşüncelerimin arasında boğulduğum sırada, koluma dokunan bir el, beni yüzeye çıkaran bir güç gibiydi. Derin bir nefes alma ihtiyacıyla Arel'e döndüm. Ne zamandır yanımdaydı bilmiyordum. Gözleri saçma sapan şekiller karaladığım defter sayfamdan bana kaydı. Endişeli gözüküyordu.
"Yine benden kaçmayacaksın değil mi?"
Neredeyse bir haftadır Arel'le köşe kapmaca oynuyordum. Çünkü Eren'e bir söz vermiştim ve sürekli dip dibeydim. Annelik olayı ispatlanana kadar bu durumdan kimseye bahsetmeyecektim. Arel'e bile. Bu konudaki katılığını anlayamasam da her anımda desteğini esirgemeyen adamı kırmak istememiştim. Bir haftadır sözümü tutabilmek için Arel'den mümkün olduğu kadar uzak durmuştum. Haklı olarak o da ondan kaçtığımı düşünmeye başlamıştı.
"Anlamıyorum. Seni kıracak bir şey mi yaptım?"
İşaret dilini yarıda kesmesine neden olacak şekilde ellerini tuttum. Beni benden daha çok düşünürken, beni nasıl kırabilirdi ki? Ama ben onu kırmıştım. Anlamlı ve dokunaklı bir hüzünle sarmalanmış yüzünden bunu anlayabiliyordum. Eren'e verdiğim sözü, onun gözlerine baktığım an çiğneyeceğimi biliyordum. Bu yüzden ondan uzak duruyordum işte...
Sıkıntılı bir iç çekti. "Neyse. Ben seni daha fazla rahatsız etmeyeyim," diyerek söyleyecek kelimelerini diline hapsetti. Göz bebeklerini öyle bir kaçırdı ki yüzüme okkalı bir tokat indirmekten farksızdı.Lanet ettim ondan sakladığım gerçeğe... Yanımdan kalkmak için hamlede bulundu. Can havliyle ellerine sarıldım. Duraksadı. Buruk bir tebessüm dudaklarına taht kurarken tekrar bana baktı. Bir mıknatıs gibi çekti beni kalbine. Ellerini iki yana itip koynuna sokuldum. Kollarımı bedenine doladım. İçine girmek istercesine başımı yasladım. Kalp atışlarının ritimsiz hızını duymayı çok isterdim. Sanki hissedebilecekmişim gibi bir elimi kalbinin olduğu yere yerleştirdim.Parmak uçlarımın altında attığını hayal ettiğim heyecanı hissetmeye çalıştım. Gözlerimi kaparken burnuma dolan kokusunu yavaş yavaş ciğerlerime akıttım. Ne çok özlemiştim onu hissetmeyi...
Birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından vücuduma dolanan kollar, beni sahibine tamamen yapıştırdı. Tek vücut olmuş gibi hissederken nerede olduğumuzun hiçbir önemi yoktu. Onunda beni özlediğini bilmek öyle iyi gelmişti ki...
Ondan daha fazla kaçamazdım. Benimle bir ömür paylaşmak istiyordu. Hayatımda olanları bilmeye hakkı vardı. Ona bugün her şeyi anlatacaktım.
Tabi ki Eren'in bizi görmeyeceği bir yerde.
* *

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now