Ana Dilim Aşk 1 ❤ 21

66.5K 2.9K 249
                                    

MERT

Dudaklarımdaki yabancı hisle ne yapacağımı bilemedim. İlk şoku attığım gibi Efsa denen kızı kendimden uzaklaştırdım. ''Ne yapıyorsun sen?'' diye bağırdıktan sonra ağzımı sert bir şekilde elimin tersiyle sildim. Elimden düşüp parçalara ayrılan kahve fincanına baktım. Ufak bir kahkaha atan kız ''Ne yaptığımı anlayacak yaştasın, önemli olan hoşuna gidip gitmediği'' deyince kaşlarımı çatarak Efsa'ya döndüm. Seksi bir şekilde dudaklarını yaladıktan sonra ''Benim çok hoşuma gitti.'' deyip dudağını ısırması gerilmeme neden oldu. Ne yapmaya çalışıyordu? Geriye doğru sendeleyince bu sefer başka bir kız onu tuttu. Efsa tekrar kahkaha atarken öfkemi dizginlemeye çalıştım. O bir kız Mert. Hem de sarhoş bir kız. Sakin ol. Oyuna gelme.
Derin bir nefes alıp Efsa'ya cevap vermeden yürümeye başladım. ''Bir ara bunu tekrar yapalım.'' diye bağırdığında ya sabır çektim. Locaya geldiğimde Eflal'in olmadığını görünce nerede olduğunu sordum. ''Valla geldiğin yöne bakıyordu. Birden ayaklandı. Daha ne olduğunu anlayamadan 'Hava almam lazım' deyip koşturarak dışarı çıktı.''
Büyük ihtimal bizi görmüştü ve o kafayla her şeyi yanlış anlamıştı. Bu soğukta dışarı çıkmasının başka bir açıklaması yoktu. Kalbim sıkışmaya başladı. ''Neden gitmesine izin verdiniz?!'' Sitemle sorduğum sorunun cevabını almadan kalabalığa daldım ve elimden geldiğince en hızlı şekilde çıkışa doğru yürümeye başladım. Vestiyerden montumu aldım. Kapıyı açan korumalara ''Eyvallah'' diye cevap verirken kendimi dışarı attım. Soğuk bıçak gibi nefesimi kesti. Bakışlarımı etrafta dolaştırırken Vedat abiyi fark ettim. Koşar adım yanına giderken beni gördü ve ''Mert'' diyerek bana doğru yürüdü.
''Abi, Eflal'i gördün mü? Hani benimle gelen mavi elbiseli kız.''
''Şu tarafa doğru gitti.'' Gösterdiği yöne baktıktan sonra ''Eyvallah abi'' diyerek o yöne doğru koştum. Köşeyi dönmemle gördüğüm manzara olduğum yere çakılmama neden oldu. Soluk soluğa karşımda sarmaş dolaş iki kişiye baktım. Çocuğun dokunuşları çekingen olsa da Eflal kobra gibi boynuna dolanmıştı. Sinirden gözlerimin kör olmasına izin vermemek için derin bir nefes aldım. Bilmediğim bir şey olabilirdi, onun gibi yargısız infaz yapmamalıydım ama alkolün etkisiyle bana inat da yapıyor olabilirdi. Tekrar nefes aldım. İki şeyde aynı şeye çıkıyordu. O çocuk, koca gözlümün sıcaklığını hissediyordu. Sadece bu durum bile öfkeden kudurmama neden olurken ''Eflal!'' diye bağırdım. Panikle Atakan'dan ayrılan Eflal ''Mert'' diye fısıldadı.
Üzerlerine doğru yürürken çocuğun olduğunu düşündüğüm mont omuzlarından düştü. Atakan yerden montunu alıp tekrar kız arkadaşımın omzuna koymaya çalışırken ''Sakın bir daha ona dokunma!'' diye bağırdım. Eflal'i çocuktan daha da uzaklaştırdım. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı ve hala pırlantayı andıran gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Elimdeki montu omuzlarına koyarken titrek bir nefes aldı ''Mert, yanlış anladın.'' dediğinde sinirle güldüm.
''Mert.''
''Ne var Eflal Ne?!''. Sesim kükremeden farksız çıkmıştı. Birilerinin bizi izlediğini hissediyordum. Tenimin altında sönmeyen bir yangın vardı ve bunu körükleyen tek şey öfke değildi. Kıskançlık bedenimi ele geçirince yırtıcı bir kaplana dönüşüyordu.
''Kıza bağırmasana.''
Atakan'ın hala orada olduğunu aramızdaki ilişkiye karışmasıyla anlarken nefret dolu bakışlarımı ona çevirdim. Nabzım hızlandı; içimde kabaran öfke yüzünden parmak uçlarım karıncalandı. Elimi yumruk yapıp bu hissi yok etmeye çalıştım ama pek işe yaramadı.Eflal'i arkama çekerken ''Sana ne lan!'' dedim. ''Bas git, yoksa dizginlediğim öfkemi serbest bırakırım ve ona dokunduğun ellerini kırarım.''
Atakan'ın gözleri kısılırken yüzü nefretle kasıldı. Eflal'in ellerini kolumda hissediyordum; sanki beni tutabilecekmiş gibi ellerini sıkıyordu. ''Sen benim ellerimi kırmayı düşüneceğine, kırdığın kalbi düzelt. Kim bilir ne yaptın da Eflal bu hale geldi.''
Kendimi pimi çekilmiş bomba gibi hissediyordum. Birkaç saniye sonra patlayacak, etrafımdaki her şeyi yok edecektim. Eflal'in zarar görmemesi için kendimi frenlemeye çalıştım ama öfkeyle inlememe engel olamadım.
''Gözümün önünden kaybol!'' diye bağırdığımda Atakan olduğu yerden kıpırdamazken hızla üzerine doğru yürüdüm. Yakasını kavradım ve onu geriye doğru sürükleyip sırtını duvara geçirdim. İnlemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Beni engellemediği gibi tepki vermemek için de kendini kasıyordu. Gözü bir an Eflal'e kaydığında çenesini tuttum ve bana bakmaya zorladım.
''Benim arkadaşıma değil dokunmak, bir bakışını daha yakalarsam-''
''Mert!''
Vedat abinin seslenmesiyle cümlem yarıda kalırken derin bir nefes aldım. Nefretle birbirimize bakıyorduk. Aramızda bir elektriklenme olmuş, hava bununla ağırlaşmıştı. Çenesini biraz daha sıkıp sarsarken ''Sakın'' dedim. ''Sesin bile kulağına gelmesin.'' Kollarımdaki ellerle Atakan'dan uzaklaştım. Çocuk nefes alarak eliyle çenesine bastırdı ve sertçe ovaladı. Üzerimi silkeleyip beni tutan kollardan kurtuldum. Başımı çevirdiğimde büyük bir kalabalığın bizi izlediğini fark ettim. Boynumu kütleterek üzerimdeki gerginliği atmaya çalışırken Eflal'e döndüm. Dehşetle gözlerini Atakan'dan bana çevirdi. Vedat abi kalabalığı dağıtmaya çalışırken Eflal'e doğru yürüdüm.
Yüzündeki panik her zamanki iç çatışmasının gölgesinde yok oldu. Tekrar bana nefretle bakmaya başladı. Sanki söylemek istediklerini zar zor bastırıyor, ilk adımın benden gelmesini bekliyordu. ''Bir açıklaman var mı?'' diye sorduğumda ellerini göğsünde bağlarken ''Neden sana bir açıklama yapacakmışım ki? Çok istiyorsan sen yap.'' dedi. Ne kadar öfkeli durmaya çalışsa da sesindeki kırgınlığı belliydi. Öfkeyle baş edebilirdim ama kalp kırıklığıyla baş etmem imkansızdı.
''Yargısız infaz yapmayıp beni dinlemeye karar verdin yani?''
Dudaklarını araladı, bir şey söyleyecek diye beklerken sadece rahatsızlığını belli ediyormuşçasına hafif ve gırtlaktan gelen bir homurtu duyuldu. Beklemediğim bir anda da gözünden bir damla yaş süzüldü, yüreğime düştü. Kalbim yerinden dökülüyormuş gibi hissettim, kırgınlığı taşıyamayacağım kadar ağırdı.
''Her şeyi yanlış anladın. Ben sana kahve getiriyordum ve o kız bana çarptı. Düşmemesi için onu tutarken-''
''Onu öpüyordun Mert'' dediğinde ona doğru yaklaştım. Rimeli akmıştı, yine de benim için dünyanın en güzel kızıydı. Ellerimle yüzünü kavradım ve yavaşça yanaklarını okşadım. ''O beni öptü.'' dediğimde alayla dudakları kıvrılırken ellerimin arasından kurtulmaya çalıştıama ben onu daha sıkı tutarak benden uzaklaşmasına izin vermedim. Kendimi tekrar etmeden önce biraz duraksadım. Gözlerimin içine bakmasını bekledim. En sonunda pes edip aşık olduğum gözlerini bana çevirdi.
''O beni öptü ve ben onu kendimden uzaklaştırdım. Çok sarhoştu, büyük ihtimal ne yaptığını bilmiyordu, hatta şu anda o anı unuttuğuna bile eminim.''
Gözlerimin içine bana inanmak istercesine baktı. ''Ben onu öpmedim ama sen o piçe sarıldın Eflal'' dediğimde ilk önce kimin sarıldığını öğrenmeye çalışırken gözlerini kaçırdı. O sarılmıştı. Sakin kalmak için derin bir nefes aldım.
''Neden?'' diye sorduğumda burnunu çekti. Baş parmağımda yanağından süzülen yaşları sildim. Gözlerime bakmayı reddederken ''Sadece ağlayacak bir omuz istedim.'' dedi. Bu cevabı rahatlamama neden olurken bana baktı. ''Benimle birlikte olmak istemediğini söyledin. O kızı öpünce, bende sandım ki-''
''Eflal,'' diyerek cümlesini yarıda kestim. ''Sarhoşsun. Bu kurduğun cümleler bile bunun kanıtı.''
''Değilim!''
''Eflal Allah aşkına mantıklı düşünür müsün? Ben seninle nasıl birlikte olabilirim?''
''Neden?'' diye soran kız kırgın bir şekilde gözlerimin içine baktı. ''O kadar mı çirkinim.'' Kurduğu cümle tüm bildiklerimi unutturmuştu. ''Ne?'' diyerek gülmeye başladım. ''Ne alaka?'' Başını öne eğerken omuz silkti. Gözlerini kaçırmasına izin vermemek için parmak uçlarımla çenesini tutup başını kaldırdım. ''Sen bu hayatta gördüğüm en güzel şeysin Eflal Bozan.'' Gözleri bir an heyecanla parladı. Hafifçe gülümseyince alnını öptüm. Gülümsemesi daha da yüzüne yayıldığında onu kendime çekip sıkıca sarıldım.
''Ve bu güzelliğe zarar gelmesine asla izin vermem.''

* * *

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now