Ana Dilim Aşk 2 ❤ 22

6.8K 508 99
                                    

HAYAL

Erken ölüm yoktu. Kadere iman vardı. Ben her zaman Allah'a inanmayı tercih etmiştim. Çünkü her şeyin en hayırlısını, en doğru zamanda verebilecek tek kişi O'ydu. İntikamın bile...

Kin gütmüyordum. Çok uzun yıllar önce Allaha havale etmiştim, her yeri param parça olmuş kadını. Belki de makineler arasında, kablolarla yaşama tutunmaya çalışması, yaşattıklarının bedeliydi. Kim bilir, benim haricimde kimlerin ahtı çıkıyordu da, canı çıkmıyordu bir türlü.

Gözlerimi garip sayılar ve şekillerle dolu makinelerde dolaştırdım. Seslerini duymasam da gergin bir ortam olduğuna emindim. Burnuma dolan anason kokusunun yakıcı etkisinin, onun damarlarında dolaştığını hayal ettim. Hareketsiz yatan kadının her hücresini incelermiş gibi gözlerimi gezdirdim. Solgun tenine renk vermek istercesine eklenmiş morluklar, kurumuş kanlar, çizikler, yarıklar... Mahvolmuş, yıkık bir kadının süratine sahipti her bir köşesi. Üzülüyordum ona. Hiç tanımadığın biri, ölüm döşeğindeyken ne kadar üzülüyorsan, benimki de o hesaptı. Ama kızgınlığım, kolay kolay kimsenin hissedemeyeceği kadar yoğundu.

Unutmuştum, kabullenmiştim. Hissetmiyordum kimsesizliğin acısını. Madem gidecekti, neden gelmişti? Beni istemiyordu madem, neden karşıma çıkmıştı? Kabullenmeyecekse, çocuğu olduğumu öğrenmek ona ne sağlayacaktı? Bıraksaydı... Bıraksaydı da hayallerimdeki kadın, masum nedenlerle nefes almaya devam etseydi. İstenmeyen çocuk olmanın ikinci darbesinin verdiği acıya, tekrar mahkûm etmeseydi.

En acılı ölüm yaşamaktı ya...

Yaşamdaki hangi an daha acıdır bilmiyordum. Yaşanılan bir hevesi unutmak mı, uğruna her şeyi feda ettikten sonra vazgeçmek mi yoksa tam elde edecekken istenmemek mi?

Dakikalardır girdiğim kapının önündeydim ve bir milim kıpırdamamıştım. Bu anı o kadar çok hayal etmiştim ki. Doğum günlerimde, özel anlarımda, bir anne ile çocuğunu gördüğümde, ya da biri annesinden bahsettiğinde... Ben hep o anı kafamda canlandırıp dururdum. Kaç yaşında olduğumu, nerede olacağını, ne hissedeceğimi... Ama hiçbiri böyle bir kavuşmayı hak edecek kadar suçlu değildi. Terk edilmişliğime rağmen hep düşlerimde akladığımı fark ettim annemi. Kendimi kandırmışım...

Görmeyeceğini bile bile "Sana teşekkür etmek için buraya gelmiştim," dedim el hareketlerimle. "Belki annelik yapmadın ama çok güzel bir aileye sahip olmama vesile oldun." İçimi dökmenin biraz olsun iyi geleceğini umarak "Sırf bunun hatırına-" deyip derin bir nefes almak için duraksadım. "Umarım yaşarsın. Yaşarsın ve istenmemenin ne demek olduğunu en sevdiklerinden tadarsın. Senin için tek duam bu."

* * *

EREN

"Hayal neredeyse 45 dakikadır içeride. Gidip iyi mi bakacağım."

Oturduğum yerden tam kalkacağım anda, Doğu kolumdan tuttu ve beni yerime sabitledi. "Daha önce yoğun bakıma girdin mi?" Bakışlarımdan gerekli cevabı almış olacak ki "Tahmin etmeliydim," dedi. "Öyle elini kolunu sallayarak içeri giremezsin. Önce seni steril bir ortama alıyorlar, kıyafetlerini değiştiriyorsun. Ardından hastanın durumunu kontrol ediyorlar, uygunsa içeri giriyorsun. Yani anlayacağın girdin çıktın derken zaten yarım saate yakın zaman geçiyor." Sen bunları nereden biliyorsun diye düşündüğüm sırada aramızda aile konusunda en şanslı olanın o olduğunu hatırladım. Hoş buna şans denirse...

"Eflal?"

Önümüzden bir hışımla geçen Eflal, "Biraz hava alacağım," diyerek yürümeye devam etti. Zaten hava almaktan gelmiyor muydu bu kız? Mert peşinden ayaklanırken daha seri adımlarla ona yetişti. Gözden kaybolmalarının ardından benzer bir hızla görüş alanıma giren çocuk, kıpkırmızı bir yüzle, bize doğru koşuyordu.

ANA DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now