XXXVII

84 5 0
                                    


Kader

Bu arada, öfkeden çılgına dönmüş olan Milady, güvertede gemiye bindirilmiş bir aslan gibi kükrüyor, d'Artagnan'ın hakaretlerinin, Athos'un tehditlerinin intikamını alamadan Fransa'dan ayrıldığı düşüncesine dayanamayarak kıyıya geri dönmek için denize atlamayı düşünüyordu. Kısa süre sonra, bu düşüncenin katlanılmaz hale gelmesiyle, karşılaşacağı tehlikeleri göze alarak kaptandan kendisini kıyıya bırakmasını istedi; İngiliz ve Fransız gemileri arasında tıpkı kuşlar ve fareler arasında kalmış bir yarasa gibi sıkışan kaptan bir an önce İngiltere'ye varmak istiyor, bir kadın kaprisi olarak kabul ettiği bu talebi ısrarla geri çeviriyordu, yine de kardinalin kendisine emanet ettiği yolcusuna, deniz koşulları ve Fransızlar izin verirse, kendisini Bretagne'ın Lorient ya da Brest limanlarından birine bırakabileceğini söylüyordu. Ama rüzgâr karşıdan estiği ve deniz dalgalarla çalkalandığı için gemi sürekli volta vuruyor, yalpalıyordu. Charente'tan yola çıktıktan dokuz gün sonra, öfke ve kederden mum gibi solan Milady karşıda yalnızca Finistere'in mavimtırak kıyılarını görebiliyordu.

Fransa'nın bu bölümünü aşıp kardinalin yanına geri dönmesi için üç gün, karaya çıkması için de bir gün gerekiyordu, buna yeniden aynı yolu kat etmekle geçecek dokuz günü de eklersek, on üç gün ediyordu, kaybedilen bu on üç gün boyunca Londra'da önemli gelişmeler yaşanabilirdi. Kardinalin geri dönüşüne çok öfkeleneceğini, dolayısıyla kendisinin şikâyetlerinden çok, kendisine karşı yapılacak suçlamalara kulak vereceğini düşündü. Bu yüzden Lorient ve Brest limanlarının önünden geçerken ısrarcı davranmadı, zaten kaptan da ona haber vermek için pek istekli görünmedi. Böylece yoluna devam eden Milady, Planchet'nin Fransa'ya geri dönmek üzere gemiye bindiği gün Portsmouth limanına girdi.

Yapımı yeni tamamlanmış dört büyük savaş gemisinin denize indirilmesi nedeniyle kentte olağanüstü bir hareketlilik yaşanıyordu. Dalgakıranın üzerinde, her zamanki gibi altınlar, elmaslar ve pırlantalarla süslü göz kamaştırıcı giysileri ve beyaz tüyü omzuna sarkan şapkasıyla Buckingham görülüyordu, etrafını saran kurmay heyetinin giysileri de en az onunkiler kadar göz alıcıydı.

İngiltere'de güneşin göründüğü nadir kış günlerinden biriydi. Biraz soluk görünse de, heybetinden bir şey kaybetmeyen güneş ufka doğru yavaşça alçalırken, göğü ve denizi alev şeritleriyle kızıla boyuyor, şehrin kulelerine ve eski evlerine gönderdiği altın huzmelerle camları bir yangın ateşiyle parlatıyordu. Okyanusun kıyıya yaklaşıldıkça daha da keskinleşen balsamlı kokusunu içine çeken Milady, karşısındaki güçlü ordunun yok etmekle görevlendirildiği savaş hazırlıklarını izlerken, kendisini Asurluların ordugâhına sızarak gördüğü savaş arabalarının, atların, silahların, askerlerin tamamını bir el hareketiyle toz bulutuna dönüştüren o ürkütücü Yahudi kadın Judith'e benzetiyordu.

Koya girip demir atmaya hazırlanılırken, sahil koruma gemisi gibi görünen toplarla donanmış bir kotra gemiye yaklaşıp denize bir sandal indirdi. İçinde bir subay, bir ikinci lostromo ve sekiz kürekçi bulunan bu sandal gemiye doğru hareket etti. Subay tek başına güverteye çıktığında, üniformasının hak ettiği saygıyla karşılandı.

Subayla bir süre görüşen ve kendisine iletilen belgeleri inceleyen kaptan, mürettebatın, tayfaların ve yolcuların güvertede toplanmaları talimatını verdi.

Herkes toplandığında, subay yüksek sesle geminin nereden hareket ettiğini, rotasını ve hangi limanlara uğradığını sordu, kaptan bütün bu soruları hiç tereddüt etmeden kolayca yanıtladı. Bunun üzerine, güvertede sıralanan yolcuları teker teker gözden geçiren subay, Milady'nin önünde durup hiçbir şey söylemeden onu dikkatle inceledi.

Sonra yeniden kaptanın yanına gelip ona bir şeyler söyledi ve adeta geminin idaresini ele almışçasına bazı manevralar için mürettebatın derhal yerine getirdiği emirler verdi. Biraz sonra gemi altı topunu üzerine çeviren kotranın eşliğinde yoluna devam etti, kotranın gövdesinin yanında küçücük bir nokta gibi görünen sandal ise onun dümen suyunu izliyordu.

Üç SilahşörlerOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz