VI

137 5 0
                                    


Majesteleri Kral XIII. Louis

Olay büyük bir yankı uyandırmıştı. Mösyö de Tréville silahşorlarını yüksek sesle paylarken, alçak sesle kutluyordu, ama kralı durumdan bir an önce haberdar etmek amacıyla Louvre'a varmakta acele ediyordu. Yine de geç kalmıştı. Kral, kardinalle birlikte çalışma odasına kapanmıştı. Mösyö de Tréville'e kralın şu an çalışmakta olduğu ve kendisini kabul edemeyeceği söylendi. Akşam oyun saatinde yeniden kralın yanına gitti. Kral kazanıyordu ve majesteleri cimriliğiyle ün saldığı için bu durumdan çok memnundu, bu yüzden daha uzaktan Mösyö de Tréville'i fark etti.

"Komutan, buraya gelin," dedi, "gelin de sizi azarlayayım, kardinal hazretlerinin silahşorlarınızdan şikâyetçi olduğunu ve bu durumun olumsuz etkisiyle bu akşam hastalandığını biliyor muydunuz? Ah şuraya bakın, bu şeytanın silahşorlarını asmak gerek!"

"Hayır, efendim," diye karşılık verdi, daha ilk bakışta işlerin nereye vardığını anlayan Tréville, "hayır, tam tersine, onların kılıçlarını kınlarından yalnızca majestelerine hizmet etmek için çekmekten başka istekleri olmayan kuzu gibi insanlar olduklarına kefilim. Ama ne yaparsınız ki, mösyö kardinalin muhafızları hiç durmadan onları tahrik ediyorlar ve o zavallı genç insanlar kendilerini savunmak zorunda kalıyorlar."

"Mösyö de Tréville, beni dinleyin," dedi kral, "gören dini bir topluluktan söz ettiğinizi sanacak! Aslında sevgili komutanım, unvanınızı alıp, onu bir manastır bulacağıma dair söz verdiğim Matmazel de Chemerault'ya vermeyi düşünüyorum. Her sözünüze inanacağımı sanmayın. Bana Adil Louis derler Mösyö de Tréville, birazdan görüşürüz."

"Ah efendim, işte bu adaletinize güvendiğim için sizi sabırla ve huzur içinde bekleyeceğim."

"Bekleyin mösyö, bekleyin," dedi kral, "sizi uzun süre bekletmeyeceğim."

Gerçekten de, şansı dönen kral kazandıklarını kaybetmeye başladığında –kökeninin nereden geldiğini bilmediğimizi itiraf edeceğimiz bir kumar deyimiyle– masadan kaçmak için bir bahane bulmanın sıkıntısını yaşamayacaktı. Kral biraz sonra ayağa kalkarak büyük bir bölümü kazancı olan önündeki parayı cebine koydu.

"Vieuville," dedi, "yerime otur, Mösyö de Tréville ile önemli bir görüşme yapmam lazım. Hah! Önümde seksen altın vardı, aynı miktarı önünüze koyun, sonra kaybedenler şikâyet etmesin. Her şeyden önce adalet."

Sonra Mösyö de Tréville'e döndü, birlikte pencereye doğru yürürlerken:

"Evet mösyö," diye devam etti, "demek silahşorlarınızı dövüşe kışkırtanların kardinalin muhafızları olduğunu söylüyorsunuz."

"Evet efendim, her zamanki gibi."

"Peki anlatın bakalım, olaylar nasıl gelişmiş? Çünkü bilirsiniz sevgili komutanım, bir yargıcın her iki tarafı da dinlemesi gerek."

"Ah! Tanrım! Çok sıradan ve doğal bir olay. Majestelerinin ismen tanıdıkları, fedakârlıklarını defalarca takdir ettikleri ve yürekten hizmetlerine tanık olduğum en iyi askerlerimden üçü Athos, Porthos ve Aramis, dün sabah kendileriyle tanıştırdığım genç bir Gaskonyalıyla zevk için bir kılıç partisi çevirmeye karar vermişler. Sanırım Saint-Germain'deki Carmes-Deschaux'da randevulaşmışlar, ama fermanlara karşı kötü niyet besledikleri oraya böyle kalabalık gelmelerinden anlaşılan Mösyö de Jussac, Cahusac, Biscarat ve diğer iki muhafız tarafından taciz edilmişler."

"Ah! Ah! Olayları daha net bir şekilde görmemi sağlıyorsunuz, hiç şüphesiz oraya kendi aralarında dövüşmek için gelmişlerdir."

"Onları suçlamıyorum efendim, ama kılıçlarını kuşanmış beş kişinin Carmes-Deschaux yakınlarındaki böyle ıssız bir yerde ne aradıklarının takdirini majestelerine bırakıyorum."

Üç SilahşörlerWhere stories live. Discover now