XXV

59 3 0
                                    


Dönüş

D'Artagnan, Athos'un korkunç itirafları karşısında dehşete kapılmıştı, bununla birlikte bu öznesi belirsiz açıklamalarda karanlıkta kalan bazı noktalar vardı; öncelikle bu sırlar, fitil gibi sarhoş biri tarafından hafifçe kafayı bulmuş birine açılmıştı, yine de ertesi sabah uyandığında, iki üç şişe Burgonya şarabının verdiği çakırkeyiflikle dinlediği bu itirafların her kelimesi hafızasına kazınmıştı. Kafasındaki kuşkular onda bu belirsizliğe bir son verme arzusu uyandırmıştı, ama dün akşamki sohbete kaldıkları yerden devam etmek niyetiyle arkadaşının yanına gittiğinde, onu tamamıyla ayılmış ve yeniden o her zamanki içine kapalı kimliğine bürünmüş bir halde buldu.

Zaten silahşor, dostunun elini sıktıktan sonra söze önce kendisi girdi.

"Sevgili dostum d'Artagnan, dün akşam çok sarhoştum," dedi, "bunu bu sabah dilimdeki pastan ve nabzımın hızlı atmasından anladım; bahse girerim zırvalarımla başınızı şişirmişimdir."

Bunları söylerken, gözlerini huzursuz edercesine dostuna dikmişti.

"Ama hayır," diye karşılık verdi d'Artagnan, "hatırladığım kadarıyla oldukça sıradan şeylerden söz ettiniz."

"Ah! Beni şaşırtıyorsunuz! Hüzünlü bir aşk hikâyesi anlattığımı sanıyordum."

Genç adama yüreğinin derinliklerini okumak istercesine bakıyordu.

"Vay canına!" dedi d'Artagnan, "Sanırım sizden daha sarhoştum, çünkü hiçbir şey hatırlamıyorum."

Bu sözleri pek ciddiye almayan Athos devam etti:

"Sevgili dostum, bilirsiniz, herkesin bir sarhoş olma tarzı vardır, kimi kederlenir, kimi neşelenir, ben sarhoş olduğumda efkârlanırım, biraz fazla kaçırdığımda, sütannemin zihnime kazıdığı iç karartıcı hikâyeleri anlatmaya bayılırım. Bu benim en büyük zaafım, kabul ediyorum; ama bunun yanı sıra iyi içerim."

Athos bunları öylesine doğal bir ifadeyle söylüyordu ki, d'Artagnan neredeyse ikna olacaktı.

"Ah! Gerçekten öyle," dedi genç adam gerçeğe yeniden ulaşmayı deneyerek, "hatırladığım kadarıyla, ama bir düş ne kadar hatırlanabilirse, asılmış birinden söz etmiştik."

"Gördünüz mü işte," dedi, yüzü solsa da, gülmeye çalışan Athos, "bundan emindim, asılmış kişiler kâbuslarımdan hiç eksik olmaz."

"Evet, evet," diye karşılık verdi d'Artagnan, "işte hafızam yerine geliyor; evet... biraz bekleyin... bir kadından söz ediyordunuz."

"İşte," dedi yüzü ölü gibi solan Athos, "o sarışın kadın benim en gözde hikâyemdir, küfelik olduğumda hep onu anlatırım."

"Evet," dedi d'Artagnan, "sarışın, uzun boylu, mavi gözlü, güzel bir kadın."

"Evet ve asılmış."

"Sizin tanıdığınız bir kont olan kocası tarafından," diye devam etti d'Artagnan, gözlerini Athos'tan hiç ayırmadan.

"Görüyorsunuz ya insan ne söylediğini bilmediğinde, başkalarını nasıl suçlu durumuna sokuyor," diye karşılık verdi Athos omuzlarını silkip, üzülmüş gibi davranarak. "Bir daha kesinlikle bu kadar içmemeliyim d'Artagnan, bu çok kötü bir alışkanlık."

D'Artagnan sessizliğini bozmadı.

Sonra Athos birden konuyu değiştirdi:

"Bu arada, bana vermiş olduğunuz at için teşekkür ederim."

"Beğendiniz mi?"

"Evet, ama uzun yola dayanıklı değilmiş gibi görünüyor."

"Yanılıyorsunuz, onunla yarım saatte on fersah yol kat ettim ve sanki Saint-Sulpice meydanında bir tur atmış kadar dinçti."

Üç SilahşörlerWhere stories live. Discover now