XXXIV

48 3 0
                                    


Soba Borularının Faydası

Yiğit ve maceracı kişiliklerinin silahşorları farkında olmadan, kardinalin özel olarak himaye ettiği birine yardım etmeye sürüklediği ortadaydı.

Ama bu kişi kimdi? Bu soruyu kendi kendilerine sorsalar da, buldukları yanıtlar kendilerini tatmin etmiyordu. Hancıyı çağıran Porthos ona zar getirmesini söyledi.

Masaya oturan Porthos ve Aramis oynamaya başladılar. Athos düşünerek odada geziniyordu.

Bu şekilde düşünerek tur atarken, kaldırılmış bir sobanın havada asılı kalmış olan ve üst ucu yukarıdaki odaya açılan borusunun önünden geçiyor ve her geçişinde bir fısıltı dikkatini çekiyordu. Boruya yaklaştığında ilgisini çeken sözcükler duyan Athos, arkadaşlarına susmalarını işaret ederek, kulağını deliğe doğru eğdi.

"Milady," diyordu kardinal, "oturun, size önemli bir meseleden söz edeceğim."

"Milady!" diye mırıldandı Athos.

"Tüm dikkatimle ekselanslarını dinliyorum," diye karşılık verdi Athos'un yüreğini titreten bir kadın sesi.

"Yarın sabah hareket edecek olan İngiliz bandıralı bir gemi, kaptanı adamımdır, La Pointe kalesinde, Charente ağzında sizi bekliyor."

"Bu durumda bu gece yola çıkmam gerekiyor, öyle mi?"

"Hem de bir an önce, yani talimatlarımı alır almaz. Çıkarken kapıda göreceğiniz iki adam size eşlik edecekler; önce ben çıkacağım, yarım saat sonra da siz hareket edeceksiniz."

"Evet monsenyör; şimdi bana vereceğiniz görevden söz edelim, ekselanslarının güvenini hak etmem için her şeyi açık ve kesin bir şekilde anlatın, bir hataya düşmek istemem."

Bir an için iki konuşmacı arasında derin bir sessizlik oldu, kardinal hiç kuşku yok ki sözcükleri seçmeye çalışıyor, Milady de söyleyeceklerinin tek bir kelimesini dahi kaçırmadan hafızasına kazımak için bütün algı kapılarını açıyordu.

Athos bu sessizlik anından yararlanarak, arkadaşlarına kapıyı içerden kilitleyip dinlemek için yanına gelmelerini işaret etti.

Keyiflerine düşkün olan iki silahşor kendileri ve Athos için birer iskemle getirdiler. Sonra her biri iskemlelerine oturup, kafalarını birbirlerine yaklaştırarak kulak kesildiler.

"Londra'ya gidip, Buckingham'ı bulacaksınız," diye devam etti kardinal.

"Ekselanslarına belirtmem gerekir ki," dedi Milady, "elmas olayından sonra dük benden şüphelenmeye başladı. Bana olan güveni azaldı."

"Bu önemli değil," dedi kardinal, "bu kez karşısına güvenini kazanmak için değil, açıksözlü, dürüst bir aracı olarak çıkacaksınız."

"Açıksözlü ve dürüst mü?" diye tekrarladı Milady, tarif edilemeyecek kadar ikiyüzlü bir ifadeyle.

"Evet, açıksözlü ve dürüst," diye karşılık verdi kardinal, "bu görüşme çok açık ve net olmalı."

"Ekselanslarının vereceği talimatları harfi harfine yerine getireceğim."

"Buckingham'la benim adıma konuşup, ona yaptığı hazırlıkları bildiğimi ve bundan hiç endişelenmediğimi, ilk girişiminde kraliçenin işini bitireceğimi söyleyeceksiniz."

"Ekselanslarının bu tehdidini önemseyecek mi?"

"Evet, çünkü kanıtlarım var."

"Bu kanıtları kendisine bildirmem gerekiyor."

Üç SilahşörlerΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα