XXIV

71 3 0
                                    


Bir anlık bir sessizlikten sonra, geri çekilmekten utanan İngilizlerden daha hırçın olanı beş, altı basamaklık merdivenden aşağı inip, kapıya bir duvarı bile yıkabilecek bir tekme salladı.

"Planchet," dedi d'Artagnan tabancalarını doldurarak, "ben yukarıdakiyle ilgileneceğim, sen de aşağıdakiyle meşgul ol. Ah beyler! Demek çatışma istiyorsunuz! Tamam isteğinizi yerine getireceğiz!"

"Tanrım," diye haykırdı Athos boğuk bir sesle, "sanırım bu d'Artagnan'ın sesi."

"Evet," dedi d'Artagnan sesini yükselterek, "benim, dostum."

"Ah! Çok iyi!" dedi Athos, "Onlara kapı kırmanın ne olduğunu göstereceğiz."

Kılıçlarını çekmiş olsalar da, centilmenler iki ateş arasında kalmışlardı; bir tereddüt anı daha yaşadıktan sonra yine gururları ağır bastı ve ikinci bir tekmeyle kapı çatırdadı.

"Geri çekil d'Artagnan, geri çekil," diye bağırdı Athos, "ateş edeceğim."

"Beyler," dedi her zamanki gibi düşünceli davranan d'Artagnan, "aklınızı başınıza alın. Siz de sabırlı olun Athos. Durumunuz hiç de iyi değil beyler, kalbura döneceksiniz. Uşağım ve benim sizin için üç mermimiz var, buna mahzenden gelecekleri de ekleyin; ayrıca kılıçlarımız da var, sizi temin ederim ki dostum ve ben onları çok ustaca kullanırız. Bırakın işleri yoluna koyayım. Size söz veriyorum, biraz sonra içkileriniz gelecek."

"Tabii kaldıysa," diye homurdandı Athos alaycı bir ses tonuyla.

Hancı sırtından aşağı soğuk bir terin boşandığını hissetti.

"Nasıl, kalmışsa da ne demek!" diye mırıldandı.

"Lanet olsun! Elbette kalmıştır," dedi d'Artagnan, "içiniz rahat olsun, ikisi mahzendeki bütün şarabı içecek değiller ya. Beyler, kılıçlarınızı kınlarına yerleştirin."

"Siz de tabancalarınızı belinize takın."

"Seve seve."

Ve d'Artagnan tabancasını beline yerleştirdikten sonra Planchet'ye dönerek tüfeğini boşaltmasını işaret etti.

İkna olan İngilizler, homurdanarak kılıçlarını kınlarına yerleştirdiler. Kendilerine Athos'un başına gelenler anlatıldığında, bu iki centilmen hancının haksız olduğuna karar verdiler.

"Şimdi beyler," dedi d'Artagnan, "yukarıya çıkın, sizi temin ederim ki, dilediğiniz her şey on dakika sonra odanıza getirilecek."

İngilizler selam vererek uzaklaştılar.

"Sevgili dostum Athos, şimdi yalnız kaldığımıza göre, yalvarırım kapıyı açın," dedi d'Artagnan.

"Hemen," dedi Athos.

O zaman birbirlerine çarparak yıkılan kalasların çıkardığı büyük gürültü duyuldu: Bunlar kuşatma altındaki Athos'un savunma hattının son kalıntılarıydı.

Biraz sonra kapının sarsılarak yıkılmasıyla etrafa hızla bir göz atan Athos'un soluk yüzü belirdi.

Boynuna atılıp şefkatle kucaklayan d'Artagnan onu bu nemli mekândan götürmek istediğinde, Athos'un sendelediğini fark etti.

"Yaralı mısınız?" diye sordu.

"Ben mi, kesinlikle hayır; ama körkütük sarhoşum ve bu hale gelebilmek için kimse benden daha fazla içemezdi. Hancım sağ olsun! Kendi payıma en az yüz elli şişe içmiş olmalıyım."

"Aman Tanrım!" diye haykırdı hancı, "Uşağı da efendisinin yarısı kadar içtiyse battım demektir."

"Grimaud asil ruhlu bir uşaktır, benim usulümle içmez, o yalnızca fıçıdan içti; ah, şuraya bakın, sanırım musluğu kapamayı unutmuş. Duyuyor musunuz, akıyor."

Üç SilahşörlerWhere stories live. Discover now