XXXI

65 3 0
                                    


Athos Parmağını Bile Oynatmadan Donanımına Nasıl Kavuştu

Genç adam kaçarken, Milady hâlâ çaresizce tehditler savuruyordu. Onu gözden kaybettiğinde baygın bir halde yere yığıldı.

D'Artagnan öylesine altüst olmuştu ki, Ketty'nin başına neler geleceğini bile düşünmeden Paris'in yarısını koşarak geçti ve ancak Athos'un kapısının önünde durdu. Kafasının karışıklığı, yaşadığı panik, peşine düşen birkaç devriyenin bağırışları ve geç saat olmasına rağmen işlerinden dönen birkaç kişinin yuhalamaları onun sadece daha da hızlı koşmasına neden olmuştu.

Avluyu geçip iki kat çıktıktan sonra, Athos'un kapısını kıracakmış gibi çaldı.

Gözleri uykudan şişmiş olan Grimaud'nun kapıyı açmasıyla öyle hızlı bir şekilde içeri girdi ki, uşak az kalsın yere kapaklanacaktı.

Her zamanki suskunluğuna rağmen zavallı çocuk bu kez ağzını açmıştı.

"Hey, neler oluyor, hayâsız, hafifmeşrep kadın, ne istiyorsunuz?"

Şapkasını fırlatan d'Artagnan, ellerini mantosunun altından çıkardı; bıyıkları ve çıplak kılıcı görününce zavallı uşak karşısında bir erkek olduğunu anladı.

Bu kez onun bir cani olabileceğini düşündü.

"İmdat! Yardım edin! İmdat!" diye haykırdı.

"Sussana kafasız," dedi d'Artagnan, "tanımadın mı? Ben d'Artagnan."

"Siz, Mösyö d'Artagnan!" diye haykırdı Grimaud afallamış bir halde. "Bu mümkün değil."

"Grimaud," dedi robdöşambrıyla odasından çıkan Athos, "sanırım kendinizde konuşma hakkı bulmaya başlamışsınız."

"Ah mösyö! Burada..."

"Susun."

Grimaud efendisine parmağıyla d'Artagnan'ı göstermekle yetindi.

Arkadaşını tanıyan Athos, alışıldık soğukluğuna rağmen önündeki manzaranın gülünçlüğü karşısında kendini tutamayıp kahkahalar atmaya başladı; şapka yan yatıyor, etek ayakkabıların üzerine düşüyor, kollar kıvrılıyordu ve bir de heyecandan dikilmiş bıyıklar vardı.

"Tanrı aşkına gülmeyin dostum," diye haykırdı d'Artagnan "yemin ederim ki gülünecek bir şey yok."

Ve bu sözleri gözlerindeki korku ifadesiyle öyle ciddi bir şekilde söyledi ki, Athos hemen yanına koşarak ellerini tuttu.

"Yaralı mısınız dostum, çok solgun görünüyorsunuz."

"Hayır, ama başımdan çok berbat şeyler geçti. Yalnız mısınız?"

"Elbette! Bu saatte burada kim olabilir ki?"

"İyi, iyi."

Ve d'Artagnan hemen Athos'un odasına yöneldi.

"Evet, anlatın!" dedi Athos kapıyı kapatıp rahatsız edilmemek için sürgüleri çekerken. "Kral mı öldü? Kardinali mi öldürdünüz? Yüzünüz allak bullak olmuş, hadi anlatın, çok endişelendim."

"Athos," dedi, üzerindeki kadın giysilerinden kurtulup fanilasıyla kalan d'Artagnan, "inanılmayacak bir hikâyeyi dinlemeye hazırlanın."

"Önce şu robdöşambrı giyin," dedi silahşor, dostuna.

D'Artagnan hâlâ heyecanlı olduğundan robdöşambrı ters kolundan giydi.

"Evet?" dedi Athos.

"Evet," diye karşılık verdi Athos'un kulağına eğilip, alçak sesle Milady'nin omzunda bir zambak damgası olduğunu söyleyen d'Artagnan.

"Ah!" diye haykırdı silahşor, kalbine bir mermi yemiş gibi.

Üç SilahşörlerWhere stories live. Discover now