25. Bölüm

6.3K 629 97
                                    

Selamunaleykum canlar. ❤❤❤

Güzel Okumalar... ❤❤❤

Sevgi hiçbir şey istemez
Tamamlanmaktan başka.
Halil Cibran

Mutluluk üzerine üç beş şey çiziktirebilecek kıvama geldim diye düşünüyorum. Öyle iddialı şeyler de değil aslında. Mutluluğun çeşitleri vardır. Bir normal olan mutluluk var, çocukları ailelerine sağ salim eve gönderdiğimde yaşadığım, annem bana karnıyarık yaptığında, evde ikizlerin hiçbirinin olmadığı zamanlar gibi. Bunun bir üst seviyesi ise abur cubur poşeti ile gelip evde hiç kimseyi bulamamak. Çünkü bizim evde yaşın yirmi dört olsa bile alınan her şey beşe bölünür. Yazılmamış bir kuraldır bu.

Bir de şu son 17 günde yaşadığım mutluluk var. Evet, iflah olmaz bir romantiğe dönüştüğümün farkındayım. Bilerek yaptığım bir şey değildi bu ancak ister istemez aklımın bir yerinde günleri teker teker sayıyordum. Ve bu kendime sakladığım bir sırdı, Leyla'ya bile söylemiyordum. Çünkü söylersem benden korkup kaçma ihtimali vardı. Tamam, günleri saymam genele vurursak kötü değildi. Hatta bizim kızlar duysa 'Ertuğrul abiiiii ne kadar romantiksin,' deyip başımı şişirirlerdi. Ama Leyla ile şu an sakin, güzel giden bir iletişimimiz vardı ve ben bunu muhteşem romantikliğimle bozmak istemiyordum. Sabahları bir günaydın mesajı, arada yapılan telefon konuşmaları ve okul çıkışı 5 dakika bile olsa beraber eve yürümek yetiyordu. Gönül isterdi ki her gün, her dakika göreyim ancak hayatımızın şu evresinde bu mümkün değildi.

Sonuçta artık bazı hayallerin gerçeğe dönüşme gibi yüksek ihtimalleri vardı ve hayaller gerçeğe dönüşünce harika şeyler oluyordu. Deneyimimle sabitlendi. Tam 17 gün önce.

Hayatınızın bundan sonrasında yanınızda olmasını istediğiniz kişiyi bulunca dünya çok daha yaşanılası bir yer haline geliyordu. Şu peri masallarında herkesin mutlu olduğu ve dans ettiği sonlar vardı ya, işte tam öyleydi. Hissetmesi de yaşaması da çok güzeldi.

Onu her gördüğümde günüm daha fazla nasıl güzelleşebilir diye düşünüyordum ancak güzelleşebiliyordu. Bana gülümsüyordu ve bu gülümsemenin altında yatan çok güzel sebepler vardı. Okulda birbirimizi görsek de öyle sık sık konuşma gibi bir fırsatımız olmuyordu ama bir şekilde yetiyordu. Bunca zaman Leyla'yı tek başıma sevmişken şimdi karşılığını görmek dünyadaki bütün güzel şeylerden bile daha güzeldi. Varsın daha az konuşalım.

Günün en güzel anı ise okul çıkışı oluyordu.  Leyla ile yürüyüşümüz iki ayrı sokağa sapacağımız zaman bitiyordu. O otobüsle devam ediyordu ben ise çoğu zaman yürüyordum. Sokağın sonunda kaybolana kadar ona bakıyordum. O da arada bir dönüp, gülümseyerek el sallıyordu. Hayatımın en güzel rutini haline gelmişti.

Büyük olaylara gerek yoktu. Hislerimin büyüklüğünden emindim ancak hem Leyla'nın hem de benim bazı çizgilerimiz, sınırlarımız vardı. Başka beklentileri, istekleri de oluyordu insanın, bu çok normaldi. Nefis diye bir gerçeklik tam ortamızda duruyordu. Ama sevgiyi saf halde tutmak, değerli kılmak bir çok şeyden üstündü. Sevmek başlı başına harika bir histi ve onu korumak için her şeyi yapabilirdim.

Ve ben Ertuğrul Zeybek olarak sevilince iflah olmaz bir Mecnun'a dönüşmüştüm.

Bunca ay Leyla'ya kendi kendime bir şeyler hissederken şimdi bunların alenen ortaya çıkmış olması ve üstüne üstlük Leyla'nın bana karşılık veriyor olması beni her gün aynı şekilde şaşırtıyordu. Birbirine karşı güzel duygular besleyen ve bunu saklamayan iki insandık. Yani şahsen ben saklamayan taraftaydım. Birine özgürce duygularından bahsetmek çok güzeldi. Ama en güzeli anlaşmak ve anlaşılmaktı.

Bir Leyla HikayesiWhere stories live. Discover now