Doğum günü dileği

82 12 1
                                    


Tibet

Ara sokağın karanlık sokaklarında temkinli bir şekilde ilerliyordum. Ne kadar uzun süredir burada olduğumu ben bile bilmiyordum fakat buraya ait olmam burada yolumu bulabileceğim anlamına gelmiyordu. Burası Cihat'ın anlatıp durduğu kara delik gibiydi. İçinde kayboluyordum.

Birinin adımı seslendiğini duyduğumda kafamı çevirip soluma baktım. Ara sokaktaki bir siluet sekerek bana yaklaşıyordu. Yaklaştıkça daha da belirginleşmişti. Gelen kişi bu sokakta yaşayan Yelda'ydı. Yelda da Yelda'ydı hani! Beline kadar sarı saçları, güzel bir fiziği vardı. Akşamları boya kovasına girer ve mahalleden ayrılır sabaha karşı geri dönerdi. Peşinden koşmayan yoktu. Mahallenin veletleri bile ona hastaydı. "Ne var?" dedim aksi bir ses tonunda. Pek bir muhabbetimiz yoktu. Sadece uyuşturucu sattığım zamanlar gelir özellikle benden alır ve ödemeyi farklı şekilde yapmak isterdi. Kabul etmeyince de çılgına dönerdi. Bu yüzden onunla iş yapmak istemiyordum. Zaten artık aynı işi de yapmıyordum ya neyse!

"Ayağımı burktum sanırım yardım eder misin?"

"Yürüyorsun işte devam et." Deyip yoluma devam edecekken koluma girdi. "Ne istiyorsun benden?"

"Yardım etmeni. Sana kötü bir şey yapmadım hiç. Neden bana böyle kötü davranıyorsun?"

"Kötü davrandığım falan yok."

"O zaman sadece eve kadar eşlik et bana." Evi zaten yolumun üzerinde olduğu için sorun yapmadım. Birlikte evinin önüne kadar geldik. Görevimi tamamladığıma göre gitmem gerekiyordu fakat merdivenleri çıkamam diye tutturdu. Sonunda onu evine bıraktığımda evime döndüm. Atakan ve Cihat hala gelmemişti. Çatıda otururken uyuya kalmıştım. Cihat ve Atakan'ın çıkardığı seslere uyandım. Cihat baya sinirli duruyordu. "Ne oldu?"

"Orasını sen daha iyi bilirsin."

"Kafayı mı yedin lan! Bütün gün işteydim. Az önce geldim uyudum zaten. Ne yapmış olabilirim sana?"

"Yelda'yla görmüşler seni?"

"Yelda'ya mı yoksa bana mı yazıyorsun anlamadım. Yelda ile görülmem seni neden rahatsız ediyor?"

"Aslı ile barışın diye bir taraflarımı yırtıyorum. Umurunda mı acaba?"

"Ben mi istedim?"

"Şimdi böyle mi olduk?"

"Evet."

"İyi! Uçkuruna sahip çıkamadığın için tam da kazanmışken Aslı'yı tekrar kaybettin."

"Ne demek istiyorsun?"

"Bu saatten sonra bir önemi yok." deyip gitmek istediğinde onu yakasından tuttum. "Adam akıllı anlat şunu."

"Yarın doğum günün değil mi Tibet. Aslı yarın seni affettiğini söyleyecekti. Ona göre sana bundan iyi hediye olamazdı. Ama Yelda'yı çağırsak daha iyi olacak sanırım." Deyince onu bırakıp çıktım binadan. Soluğu Aslı'nın kapısında aldığımda açana kadar kapıyı yumrukladım. Sonunda açtığında onun konuşmasına fırsat vermeden ben konuştum. "Yelda ile aramda bir şey yok."

"Ne yapayım." Deyince bocaladım. Ne diyeceğimi bilemedim. "Yok yani. Sadece ayağını burkmuştu diye yardım ettim. O kadar."

"Aferin iyi çocuk deyip saçını mı okşayayım. Seninle ilgili hiçbir şey beni ilgilendirmez. Hele ki özel hayatın hiç umurumda değil."

Gökyüzü DüşüyorWhere stories live. Discover now