Bölüm 28

76 12 1
                                    

Cihat'ın ağzından;

Bizimkiler uyurken ben oturmuş gökyüzünü izliyordum. Şuan Asu burada olsaydı onun sürekli bahsettiği kibrimi bir kenara bırakıp kafamı aşağıya indirir ve onu izlerdim ama o başka birini benden daha güvenilir bulmuştu. Kafasını benim omuzuma değil başka birinin omuzuna yaslamıştı. Benim elimi bırakıp onun elini tutmuştu. Ben kendimi ondan başkasının yanında hayal edemezken o gözümün içine baka baka benden başka birinin yanında daha iyi olacağını söylemişti. Tüm bunlardan önce gerçekten iyi olduğunda şüpheliydim. Bu bayılmanın nedeni neydi? Daha önce olmuş muydu? Tüm bunları öğrenmeden içim rahat etmeyecekti. Gözümün önünde olsa ne olurdu sanki! Burada olsaydı Tibet de ne güzel Aslı'nın evine gitmek için bahane bulmuş olacaktı. Atakan'ı da aşağıya postalardım. Yan yana uzanmak bile geçmemişti aklımdan. Gözümün önünde olsa yeterdi bana. Ama bunu bile fazla görmüştü bana. Ona sinirliydim ama merak da ediyordum.

Ertesi günü öğle molası bile vermeden çalıştım. Sırf Asu'nun okul çıkışında onu kısa bir süre için görebilmek için aç karnına oradan oraya koşturup duruyordum. Sonunda saati geldiğinde patrona molamı şimdi kullanmak istediğimi söyledim ve koşturarak otobüs durağına gittim. Okulun orada indiğimde okul dağılıyordu. Tam zamanında gelmiştim. Asu beni görünce hemen yanıma geldi. "Nasılsın?"

Aslında çok kızgındım ona, küstüm de ama önce iyi olup olmadığını öğrenmem gerekiyordu. "Beni boş ver. Sen nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun?"

"İyiyim, sırf bunu sormak için buraya kadar gelmene gerek yoktu."

"Gözlerimle görmek istedim. İyi olduğunu gördüğüme göre gidebilirim. Bana söylemek istediğin bir şey var mı?"

"Hemen gidecek misin?"

"Evet, işe dönmem lazım. Sen de direk eve git."

"Tamam, beraber gidelim o zaman. Ben de o tarafa gidiyorum unuttun mu?"

"Gidelim hadi." Birlikte durağa geldik tekrar. "Cihat sana açıklama borçluyum biliyorum." Demesiyle lafı ağzına tıkmam bir oldu. Daha fazla tutamamıştım kendimi. "Ne gerek var Asu. Bir Merve değilim sonuçta."

"O ne demek Cihat. Gerçekten bunları söylüyor olamazsın."

"Beni anlamanı beklemiyorum çünkü ben asla sana karşı böyle düşüncesiz davranmadım." Dediğim sırada otobüs geldi. İkimiz de kartlarımızı okutup otobüse bindik. Oturacak yer de yoktu zaten. İkimizden de öfke fışkırıyordu. Otobüste de devam ettik kavgamıza. "Ben miyim düşüncesiz? Asıl sensin o! Açıklama yapmadığım için kızıyorsun ama sanki sen bana şeffaf mısın? Arkadaşlarını bilip de benim bilmediğim şeyler yok mu sanki?"

Adamın birinin ona çok yakın durduğunu fark edince elinden tutup yanıma çektim ve onu cama yaslarken ben de önünde dikilip herhangi birinin ona fazla yaklaşmasını engelledim. "En azından ben kucağına bayıldıktan sonra Atakan ile çekip gitmiyorum."

"Gitsen ben sana bir şey demezdim ama. Onun yanında daha rahat hissetmeni doğal karşılardım." Cümlesini henüz tamamlamıştı ki otobüsün firen sıkmasıyla sağa savruldu. Ani bir refleksle belinden kavrayıp kendime çektim. Köşeye sıkıştırıyordum yine aradan kayıyordu. "Konu rahatlık değil Asu. Sen bana Merve ile benimle olduğundan daha iyi olduğunu söyledin." Sesli bir nefes verip elimi belinden çektim. Hiçbir şey söylemedi. Ben de daha fazla yüzüne bakmadım. Camdan dışarıyı izledim. Otobüs bir kez daha sarsıldığında belime sarıldı ve kafasını yavaşça göğsüme yasladı. Canının yandığını düşününce gözlerim dolmuştu. Acaba üzerine gitmese miydim? İçime atsam daha iyiydi. Bayılmalarını tetikleyen şey psikolojik bir sorun olabilirdi ve aramızda geçen tartışma durumunu kötüleştirebilirdi.

Gökyüzü DüşüyorWhere stories live. Discover now