Geçmişteki Güzel Günler

179 31 7
                                    

#Tibet

-2 Yıl Önce-

Cebimden çıkardığım anahtarımla kapıyı açtığımda içeri girdim. İki erkeğin yaşadığı bir eve göre oldukça düzenliydi fakat temiz değildi. Her yer toz içindeydi. Annem ben çok küçükken bizi terk etmişti. O zamandan beri babamla tek yaşıyorduk. Evde pek vakit geçirmediğim için dağıtmaya fırsatım da olmuyordu. Babam da ya arka balkonda uyuşturucu alıyor olurdu ya da odasında... Her halükarda uyuşturucu alıyor olurdu. Annemin gidişini kabullenememişti bir türlü. Zamanla arabamızı ve evimizi kaybetmiş bir yıl önce de bu eve taşınmıştık. Taşınacağımızı duyduğumda belki de değişmeye karar vermiştir yeni bir başlangıç yapmak istiyordur diye düşünmüştüm. Bizi uyuşturucu satıcılarına komşu yapacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Şimdi istediği zehri kolaylıkla buluyor ve tüketiyordu. Değmeyecek biri için kendini böyle acınası bir duruma düşürdüğü için ondan nefret ediyordum. Yine de bırakıp gidemiyordum çünkü o ne olursa olsun annem gibi beni bırakıp gitmemişti. Ben de onu bırakamazdım. Ama onun gibi biri de olmayacaktım. Ebeveynlerime çekmeyecektim asla.

"Baba!" diye seslendiğimde mutfaktan çıktı. "Hayret arka balkonda esrarını içiyor olurdun bu saatte."

"Hoş geldin oğlum." Diyerek söylediklerimi kulak ardı etti. Etmediği zamanlarda hiçbir yere varamadığımız kavgalar ediyorduk zaten. Belki de böylesi daha iyiydi. "Bir yere mi gidiyorsun?"

"Dolapta yemek var. Acıkırsan yersin. Ben geç gelirim." Gitmeden önce saçlarımı karıştırdı. Neden bilmiyorum ama bunu her yaptığında gözlerim doluyordu ve yutkunamıyordum. Onun gibi iyi bir babanın kendini bu hale getirmesi çok yazıktı. Odama gidip yatağa bıraktım kendimi. Sadece uzanacaktım fakat zil sesine uyandığımda uyuyakaldığımı fark ettim. Odadaki loş ışıktan anladığım kadarıyla güneş yeni batmaya başlamıştı. Yani çok fazla uyumamıştım. Yataktan kalkıp kapıyı açmaya gittim. Gelen karşı komşunun kızıydı. Tabii o sadece karşı komşunun kızı değildi. Aynı zamanda sevgilimdi. Onu tavlayana kadar canım çıkmıştı. Aşırı zor biriydi.

"Hoş geldin?" derken kapının önünden çekildim. İçeri girdi. "Uyuyor muydun?"

"Uyuya kalmışım." Dedikten sonra kapıyı kapattım ve odama geçtim. O da ardımdan geldi. Kendimi tekrar yatağa bıraktığımda kaşlarını çattı. "Bu gün planımız vardı unuttun galiba. Dışarı çıkacaktık."

"Çıkarız sonra hadi yanıma yat."

"Beni bununla kardırabileceğini düşünüyorsan kesinlikle doğru düşünüyorsun." Deyip yanıma uzandı. Aslı ile birbirimize çok benziyorduk. Birkaç ay önce babası onları terk etmişti ve onun da annesi benim babam gibi uyuşturucu kullanmaya başlamıştı. Ben küçük olduğum için o zamanlar bunu pek de umursamamıştım ama o her şeyi idrak edebileceği yaştaydı. Çok zorlandığına emindim. Yan dönmesiyle yüzüne gelen saçını kulağının arkasına ittim. "Aslı, sen çok güzelsin." İçimden gelerek söylediğim bu sözler onu gülümsetmişti. Bir süre sadece onun kahverengi gözlerine baktım. Bu güzel anı bozan kendisi oldu. Bir anda omuzuma vurdu. "Ne oldu şimdi?"

"Geçen gün onlarla görmüşler seni." Onlar dediği Gürhan ve arkadaşlarıydı. Neden bilmiyorum ama Aslı onlardan nefret ediyordu. "Neden sevmiyorsun onları. Ne yaptılar sana." Diye sorduğumda "Hiçbir şey." Deyip arkasını döndü bana. Beline sarılırken omuzuna bir öpücük bıraktım. "O zaman neden onlarla arkadaş olmamı istemiyorsun?"

"Sadece istemiyorum. Onlarla görüşmezsen olmaz mı?"

Boynunu öptükten sonra "Sen nasıl istiyorsan öyle olsun." Dedim. Sonunda ikna olmuş olacak ki tekrar bana dönüp kafasını göğsüme koydu. Bir yandan da elini yukarı çıkarmış başparmağıyla yanağımı okşuyordu. Ben de aynı şekilde onun yanağını okşuyordum. Sesli ve sıkıntılı bir nefes verdi. "Ne oldu?"

"Akşama ne yemek yapsam karar veremedim." Söylediklerini duyunca şok oldum. Elimi yanağından çektim hemen. "Benim kollarımdayken bunu mu düşünüyorsun sahiden." O da elini yanağımdan çekti. "Sen de bazen benim yanımdayken futbolu düşünüyorsun. Yalan mı Tibet?"

"Evet, bu yüzden sen de bana odun diyorsun ben de sana mı odun diyeyim."

"İstiyorsan de." derken sadece beni deniyordu. Eğer dersem burnumdan getirecekti. Bu tuzağa düşecek adam değildim ben. "Hiç der miyim? Sen benim prensesimsin." Dediğimde kollarımın arasından çıkıp dizlerinin üzerine oturdu. Sanırım bu yolun iki ucu da uçurumdu. Bir tuzaktan kaçayım derken başka bir tuzağa yakalanmıştım. "Prenses ne ya. Küçük çocuk muyum ben? Yılışık yılışık konuşma. Sen bana çiçeğim böceğim falan da dersin şimdi. Bak baştan uyarayım böyle cıvık bir ilişki istemiyorum." Dediğinde onu kolundan tutup üzerime çektim. Burun buruna geldik böylelikle. "Ne dememi istersin peki?"

"Doğruları söylemeni."

"Öyleyse sen bu günümsün Aslı. Yarın da seninle olacağım diye söz veremem ama şu an yarın da seninle olmak istiyorum."

"Benim de tek istediğim bu gün zaten." Deyip dudaklarımı öpmeye başladı. Ben de ona karşılık verdim. Geri çekildiğinde suratında kocaman bir gülümseme vardı. "Ne yemek yapacağımı buldum."

"Allah belanı vermesin in üzerimden." Deyip onu yan tarafıma attığımda kahkaha atıyordu. Üzerime atlayıp boynuma sarıldı. "Sadece sinirlen diye yapıyorum. Yemek hazır zaten." Dedikten sonra defalarca kez yüzümü öptü. "Yarın için söz veremem ama bu gün çok seviyorum seni."

"Ben de seni seviyorum."

Günümüz

Geçmişteki güzel günleri hatırlamak içimde duyduğum özlemi körüklüyordu. İnsanları ne kadar seversek sevelim yapılan saçma hatalar bizi onlardan uzaklaştırıyordu. Eskiden ona özgürce sarılıp öperken şimdi çatıda oturmuş onu yolun kenarındaki kaldırımda sigara içerken izlemek acı vericiydi. Belli ki bir şeye canı sıkılmıştı, eski günlerdeki gibi onu en iyi anlayabilecek kişi bendim ama geçmişte yapılan hatalar bu günümüze kadar takip etmişti bizi. Bu yüzden yanına gidemezdim. Uzun zamandır yaptığım gibi uzaktan izlemeye devam edecektim. Güzel günler gelmeyecekti onlar çoktan geçmişte kalmıştı.

Gökyüzü DüşüyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin