Yetmez mi?

114 19 5
                                    


Cihat;

Akşamüzeri eve dönerken yolda bizim mahalleden birkaç çocuk önümü kesmişti. Onlara aldırmayıp gitmek istediğimde bıçaklarını çektiler. Daha akşam olmadan başıma belayı almıştım bile. Paratoner gibiydim bela çekiyordum resmen. "Ne istiyorsunuz?"

"Kolaylıkla verirsen cüzdanını, vermezsen canını."

Sahte bir kahkaha attım. "Şakacı şey seni."

"Şaka yapar gibi bir halim mi var orospu çocuğu."

"Sanmıyorum, senin çocuğun olamayacak kadar büyüğüm, güzellik." Deyip yanağından makas aldım.

Bıçağını karnıma dayayarak gücün kimde olduğunu göstermeye çalıştı. "Şu durumda bile bu şekilde konuşmana anlam veremiyorum. Fazla mı cesursun yoksa aptal mı?" dedikten sonra yanındakilere dönüp üzerimi aramalarını istediler. Bıçak zoruyla üzerimi aradıktan sonra cüzdanımı çıkardılar arka cebimden. Kolumdaki saati de aldıklarında Üzerimde değerli tek bir şey bile kalmamıştı. Cüzdanımı açıp içini kurcalarken iki resim çıkardı. "Bu bebekler kim çocuğun mu var senin?" dediğinde artık sabrım taşmıştı. Her şeye gelişi güzel dokunabileceğini mi sanıyordu. Resimleri elinden kapıp "Seni ilgilendirmez." Dedim.

"Zaten para etmezdiler. Sende kalmalarında bir sakınca yok ama cüzdanın ve saatini alıyorum yakışıklı çocuk." Deyip bir de yanağımdan makas alıp gitmeye kalktılar ama bizim ayyaş önlerini kesti. "Kafa mı buluyorsun bizimle! Çekil önümüzden bir de seninle uğraşamayız."

"Dışarıdan gelenlere bulaşmıyorduk unuttun mu? Başımıza bela açacaksınız!"

"Dışarıdan gelen mi? Cihat o! Hani deli olan. O buradan."

"Sadece birkaç aydır burayı ziyaret ediyor o kadar. Buradan falan değil o. Şimdi ondan aldıklarınızı ona geri verin ve kaybolun."

"Bunu sırf sen dedin diye yapacağımızı sanıyorsan delirmişsin sen." Deyip öylece yanından geçip gitmek istediler ama ihtiyar izin vermedi. Elindeki şişenin dibini gördüğünde şişeyi duvara çarparak kırdı. Elinde kalan cam parçasını onlara doğrultup dediğini yapmalarını istedi. Orospu çocuğu elindeki bıçağı ihtiyara doğru sallamaya başlayınca sırtına atlayıp bıçağı tuttum. Fakat çelimsiz piç beni taşıyamadı bile. Benimle birlikte yere düştü bu da yetmezmiş gibi altında kalmıştım. Yine de avantajlı konumdaydım. Bıçağın keskin kısmını elimle tutmaya devam ederken bacaklarımla belini kavradım. Diğer kolumla da boynunu kavradım. O da bir eliyle boynuna sardığım kolumu açmaya çalışırken diğeriyle de bıçağı bırakmamak için savaş veriyordu. Bıçak çırpındıkça daha çok kesiyordu elimi. Kan parmaklarımın arasından sızmaya başlamıştı bile. Elimi ısırınca ben de onun kafasını ısırdım. Böylesine yamyamca bir hareketi kesinlikle beklemiyordu. Şaşkına dönünce ben de bu fırsattan istifade bıçağı elinden çekip aldım ve üst bacağının yan kısmına sapladım. Onu üzerimden atıp yerden kalktığımda acı içinde yerde kıvranıyordu. Diğerini de ihtiyar halletmişti. Üçüncüsü kaçmıştı muhtemelen. Yerden saatimi ve cüzdanımı aldıktan sonra onlara yardım etmek istedim fakat ihtiyar kaçan kişinin daha fazla kişiyle dönebileceğini söyleyip götürdü beni. Onun her zaman oturup içki içtiği merdivenin başına geldiğimizde merdivenlere oturdum. Onun da oturmasını beklerken o cebinden bir anahtar çıkardı. Hemen arkamdaki kapıyı açmaya çalıştığını görünce şaşırdım. "Orası senin dairen mi? Seni hiç evine girerken görmemiştim. Hatta seni şu merdivenden başka bir yerde gördüğüm de söylenemez."

"İçeri gel de eline bakalım." Deyip içeri girerken kapıyı açık bırakmıştı. İlk defa bu daireye adım atacaktım. Bizimki gibi boş ve bakımsız bir ev beklerken sanki başka bir dünyaya adım atmış gibiydim. Burası kesinlikle bizim daireye benzemiyordu. Hatta bu dairenin bu mahallede olması mucizeydi. İçerisi dayalı döşeli ve temizdi. Saksılarda rengârenk çiçekler vardı. "Ara sokakta böyle bir yer var mı sahiden? Bunca zaman nasıl böyle kalabildi burası?" dediğimde güldü. "Kanın yere damlıyor. Evimi kirletirsen ciğerlerin akşam yemeğim olur." Deyince hemen elimi üzerimdeki kazağın eteklerine sardım. Koltuğa oturup beklememi söyledi ve gitti. Dediğini yaptım ben de. Geri geldiğinde elinde ilk yardım malzemeleri vardı. Karşıma oturup elimi ona uzatmamı istedi o elimle ilgilenirken ben hala etrafa bakıyordum. "Böyle bir mahallede böyle bir evim olsa hırsız girmesin diye evimden ayrılmazdım."

"Tüm parasını içkiye yatıran bir ayyaşsan kimse evini soymak istemez."

"İnsanlar senin bir katil olduğunu söylüyorlar. Kiralık katil falan mısın? Yoksa uluslararası bir keskin nişancı mısın? Devlet adamları sana birinin bilgilerini veriyorlar ve sen de onları alınlarından vuruyorsun değil mi?" dediğimde kahkaha attı. "Söylenenleri ben de duyuyorum ama en yaratıcı olanı senden geldi."

"Kimsin peki sen? Hiç çalıştığını görmedim ama çiçek ve içki alacak paran var."

"Emekli maaşım var."

"Nerede çalışıyordun ki?"

"Mezarlıkta." Dedikten sonra oturduğu yerden kalktı ve gitti. Onun yeri dönmesini beklerken elime baktım. Sarmıştı bile. Az sonra elinde bir fotoğraf çerçevesiyle geldi. Diğer elinde de içki şişesi vardı. Fotoğrafı bana uzattığında gördüğüm şey bizim ihtiyarın gençlik hali ve güzel bir kadındı. "Bu senin eşin mi?"

Yanıma otururken içki şişesini kafasına dikti. "Kanunen hiç olmadı. Ama o benim eşim."

"Nerede şimdi?"

"Öldü." Deyip bir süre sustu. "Düğün günümüzde." Şişeyi tekrar kafasına dikti. "Düğünün yapılacağı yere giderken kırmızı ışıkta durmayan bir araç tam da onun oturduğu taraftan arabamıza çarptı. Mezarının başından bir türlü ayrılamıyordum. Ben de mezar bekçisi oldum. Çiçekleri de o seviyor diye yetiştiriyorum. Bana onun kokusunu hatırlatıyorlar. Bazen evdeki çiçeklerden götürüyorum ona."

"Bunca zaman sadece onu mu sevdin yani?"

"Yetmez mi?"

"Yeter mi?"

"Yetmez. Bir ömür daha sevsem yetmez bana. Ömrümün çok az bir kısmını onunla geçirdim ama ömrümün büyük bir kısmında onu sevdim. Sevmeye de devam edeceğim."


Gökyüzü Düşüyorजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें