Uyuşturucu Krizi

194 28 4
                                    

 #Cihat

Her bir köşesini ezbere bildiğim sokaklarda ellerim ceplerimde yürüyordum. Şu sıralar hava çok değişkendi. Sabah hava sıcak olduğu için hırkamı almamıştım ve akşam olduğunda üzerimdeki kazak beni ısıtmak için yetersiz kalmıştı. Evin önüne geldiğimde Aslı ile karşılaştım. Kaldırıma oturmuş sigara içiyordu. Ben de kaldırma oturdum ve selam verdim; “Ne haber?”

 Kafasını bile çevirmeden göz ucuyla bana baktıktan sonra içine çekmiş olduğu sigaranın dumanını üfledi. “Beni boş ver, sen nasılsın?”

 “Annenle mi tartıştınız?”

 “Tartışmadığımız gün mü var sanki! O lanet adamın onu bırakıp gittiğini kabullenemedi hala. Alıştım aslında ama bazen omuzumdaki yükler çok ağır geliyor bana, ezildiğimi hissediyorum.” Bu hissi iyi bilirdim. Sanki gökyüzü üzerime düşmüş hissi yaşatırdı. Fakat bunu ona anlatmanın bir anlamı yoktu. Ona kendini iyi hissettirecek bir şeyler söylemeliydim. “Gökyüzünün en karanlık olduğu an aslında sabaha en yakın olduğu andır.”

 “Ara Sokak’tayız. Kurduğun cümleye bak, söylediğin bu havalı cümleleri kimse anlamıyor biliyorsun değil mi? Çoğu zaman senin için deli diyoruz.”

 Kafamı sağa eğip tebessüm ettim. “Tüm bunları iltifat olarak mı almalıyım?” Bu sırada Aslı’nın en küçük kardeşinin sesi geldi. “Abla çabuk gel.” Sesin geldiği yöne baktığımızda Umut bize doğru koşuyordu. Yanımıza geldiğinde annesinin garip davrandığını söyledi. Aslı da ben de bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorduk. Tibet’in bu konuda tecrübesi olduğu için çocuğun koluna dokunup Tibet’i çağırmasını söyledim. O binaya girerken ben de Aslı’nın peşinden gittim ve bizim evin çaprazında kalan binaya girdim. Aceleyle ikinci kata çıktığımda açık kapıdan içeri girdim. Kadın her ne kullandıysa etkisini göstermişti bile. Kendi kendine gülüp duruyordu. Aslı annesiyle iletişime geçmeye çalışırken ben etrafa bakındım, ne kullandığını bilirsek ne yapacağımızı da bilirdik. Bu sırada Tibet geldi. “Kaç dakika oldu?” diye sorduğunda hepimiz Aslı’nın kendisinden dört yaş küçük olan kız kardeşine baktık. “Bilmiyorum, ben odamdaydım bir saattir.”

 Tibet Aslı’ya bakıp “Hap almış olabilir mi?” diye sordu. Aslı bağırarak cevap verdi. “Bilmiyorum, lanet olası her haltı almış olabilir!”

 Tibet kadını kolundan tutup ayağa kaldırdığında ben de ona yardım ettim. Banyoya geldiğimizde elini kadının boğazına kadar sokup kusmasını sağladı. Kadının tüm midesini boşalttığından emin olduğunda da onu Aslı’ya teslim etti. Aslı annesini götürürken ben dehşete kapılmış küçük Umut’a baktım. Annesi için bayağı korkmuş görünüyordu. Bu yaşta omuzlarına binen yük onun için çok fazlaydı. Elimi uzatıp saçlarını okşadım. “Korkma, annen iyi olacak.”

 “Ya olmazsa. O da Hakan abi gibi mi olacak?” Bahsettiği kişiyi pek tanımıyordum fakat Umut gibi ben de görevliler onun cesedini çıkarırken görmüştüm. Yüksek doz uyuşturucudan zehirlenmişti ve ağzından akan beyaz sıvının tüm suratına bulaşmış olduğunu anımsıyordum. Ben verecek bir cevap ararken ne zaman geldiğini fark etmediğim Aslı soruyu benim yerime cevapladı. “Hayır olmayacak. İkisi çok farklı şeyler.” Kardeşini elinden tutup yanına çekti. Tibet “Tüm zehri kustu zaten ama yine de bir şey olursa bizi nerede bulacağını biliyorsun.” Diye açıkladı.

 “Çok sağ ol. İkinize de çok teşekkür ederim.”

 “Sorun değil sen de takma kafana, bu sokakta olur böyle şeyler.” Dedikten sonra birlikte kendi dairemize döndük. Fakat Tibet çok durmadı çatıya çıktı. Tek kalmaya ihtiyacı olduğunu düşünüp yanına çıkmadım. Bir süre Atakan’la oturup ona olanları anlattım. Sanırım biz Aslıların evindeyken gelmişti eve. Olanları duyduğunda şaşırmasa da üzülmüştü. Tibet sonunda çatıdan indiğinde saat neredeyse üçtü. Uyumak için yerlerimize uzandığımızda ışık hala açıktı. İkimiz de Atakan’a baktık. “Yeter ama hep ben yapıyorum.” Diye sitem etti. “Uzatma kalk ve kapat şu ışığı.” Dediğimde söylene söylene kalktı sığmaya çalıştığı küçük koltuktan. Işığı kapattı ve tekrar koltuğa uzandı. Uzandığım döşekte soluma döndüğümde Tibet’i hemen yanımdaki koltukta elini kafasının altına koymuş tavanı izlerken buldum. “İyi misin?”

Gökyüzü DüşüyorΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα