Bataklığı Kurut!

135 21 8
                                    

Herkes uyurken ben uykuya direniyordum. Bu gün bizimkilerle iş aramıştık fakat bulamamıştık. Bu da yetmezmiş gibi limandaki işten de olmuştuk. Şirket batmış mı ne olduysa artık! Bir daha iş olmayacağını söylemişlerdi. Tibet'i her şeyin iyi olacağına çok zor ikna etmiştim, işlerin kötüye gitmesi güvenini kıracak diye korkuyordum. Beş parasız kaldığımızda yine kendini uyuşturucuya vurursa diye korkuyordum. Üstelik onu kurtarmak bu kez hiç kolay olmazdı. Buradan gideceğimiz gün gelene kadar herkesi korumak zorundaydım. Eğer başaramazsam hepimiz burada yok olacaktık. Gökyüzü göğsümün üzerine düşmüş gibiydi. Öylesine kuvvetli bir baskı uyguluyordu ki kalbime nefes almakta güçlük çekiyordum.

Bana yaklaşan adım seslerini duyduğumda müzik kutusunu kapattım. Gelip yanıma oturan Atakan'dı. Kollarını ovuştururken "Hava çok soğuk. Üstelik sabah olmak üzere ne yapıyorsun bu saatte burada." Diye sordu.

"Alışkanlık, uykum gelse de direniyorum."

"Ruh hastasısın sen."

"Bunu yeni fark ettiysen sen de aptalsın." Dediğimde güldük. Sonra tekrar sordu sorusunu. "Burada ne yapıyorsun?" az önce verdiğim cevap onu tatmin etmemişti. Ben cevap vermeyince elimdeki müzik kutusunu alıp incelemeye başladı. "Asu'yu mu düşünüyorsun?"

"Hayır, daha büyük önceliklerim var."

"Neymiş onlar?"

"Bütün gün gezdik ama hiçbir iş bulamadık. Cebimde beş kuruş yok. Sende de yok. Tibet'teki de yarın akşama kadar suyunu çeker. Aslı'ya borcum var. Mutfak bomboş. Evde satacak bir şey kaldı mı merak ediyorum."

"Cihat'sın sen. Bir yolunu bulursun." Diyerek kestirip attı. Nedense pek endişeli görünmüyordu. Bana bu kadar çok güvendiklerini bilmiyordum. Kalbimin üzerindeki gökyüzü giderek ağırlaşıyordu. Güven ne kadar büyük olursa hayal kırıklığı da o kadar şiddetli olacaktı. "Buldum bile." deyip güldüğümde merakla ne olduğunu sordu. "Evde hala satacak bir şeyler var. Seni genel eve satarsak çok para getirirsin. Sarışınsın da zaten. Bebek gibi suratın var." dediğimde Tibet'in kahkahası çınladı kulağımda. Atakan söylenirken Tibet de gelip bize katıldı. "Tibet'i de pavyona sattık mı tamamdır." Dememle kafama tokadı yedim. "Seni de bizim bakkal Rüstem'e satacağım."

"Ne alaka lan!"

"Kaşar değil misin oğlum?" dedikten sonra Atakan'a döndü. "Kaşarın kilosu ne kadardı Atakan?"

"Hadi lan sürtük!" bir süre birbirimizle dalga geçtikten sonra tekrar daireye indik. Bu kez gönül rahatlığıyla uyuyabilirdim. Çünkü ne olursa olsun arkadaşlarım benimleydi.

Öğlene doğru anca uyandığımızda yine yollara düşmüştük. Hepimiz farklı yerlerde iş bakıyorduk. Üniversiteye bile gitmemiştim elimde lise diplomamdan başka hiçbir şey yoktu. Biraz da İngilizce biliyordum o kadar. Bu kadarcık şeyle nereye girebilirdim ki? Üstelik iş deneyimim bile yok. Akşam bizimkilerle evde buluştuğumuzda herkesin canı çıkmış gibiydi. Yine de kimse iş bulamamıştı. Ertesi günü Atakan başka bir işi olduğunu söyleyip gidince Tibet ve ben de birlikte çıktık evden. Birlikte sokaklarda iş ararken Tibet söylenip duruyordu. "Babam liseyi bitirmem için çok çabalamıştı ama ben Gürhanlara uyup liseyi bırakmıştım. Şimdi çok pişmanım. O orospu çocuğu Gürhan yüzünden hepsi. Onu ilk gördüğüm yerde sikeceğim."

Yanımızdan geçen bir kadın Tibet'e kınayarak bakınca Tibet'i uyarma gereği hissettim. "İçinden et küfrünü orman kaçkını! Ara sokakta değiliz."

"Sikeyim ara sokağını."

"Hayda! Ne diyorum oğlum ben!"

"Tamam, be tamam uzatma seni de sikeceğim şimdi."

Gökyüzü DüşüyorWhere stories live. Discover now