47:Suçsuz

1K 128 82
                                    

-Regulus-

Ertesi sabah ilk uyananın ben olduğumu sanıyordum ancak Sirius'un da kalkmış olduğunu fark ettiğimde yataktan kalktım. Bir adım atmıştım ki sert bir nesnenin zeminde sürtünme sesini duyarak durakladım. Aklıma direkt olarak Burada geçirdiğim ilk gecedeki Madalyon olayı geldi ve ürkerek geri çekildim. Sanki korkunç bir şey görmüşüm gibi panikleyerek odadan çıktıktan sonra koridorda sakinleştim.

Kendi odama inerek üzerimi değiştirdikten sonra kimseyi beklemeden bir şeyler yedim ve oturma odasına yerleştim. Bayan Weasley uyanıp da emirler vermeye başlayana kadar epey vaktim olduğuna inanıyordum. Bu yüzden de bu sessizliği kitap okuyarak değerlendirdim. Bir Muggle yazarının romanına göz gezdiriyordum ki kitabın sayfalarında kabarık saçlı bir kız gölgesi belirdi. Hermione bana doğru eğildi ve omzumun üzerinden bakıp "Sonunda oğlan da kız da ölüyorlar." diyerek tüm okuma hevesimin içine etti.

Buruşuk bir yüz ve çatılmış kaşlarla ona döndüğümde yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi "Şaka yapıyordum... Bu kitabı hiç okumadım." O sırada yediklerini yutmaya çalışan Ron "İnök şokoloşmoso." dedi ve yutkundu "Siz ineklerin mizah anlayışı bile bir garip." Hermione agresif bir şekilde iç geçirdi "Her lafının arasından fırlamazsan ölürsün, değil mi, Ronald?" Çocuk omuz silktikten sonra odadan çıktı. Sonra Hermione de kahvaltı için yanımdan ayrıldı.

Yarım saat sonra herkes temizlik yapmak için hazırdı ve görev yerlerine geçerlerken Sirius ve ben de çatı katına çıktık. İçerisi iğrenç bir şekilde küf kokuyordu ve rutubetli havayı solumak ciğerlerimi yakıyordu. Sirius asasının ucunu bir noktaya çevirdi "Bak, orada ne var!" Başımı çevirdiğimde ahşap-demir bir beşik görünce gülümsedim "Çok sevimli. Sence o kimindi?" Kendinden emin bir tonda "Seninki." diye yanıtladı "Küçükken seni kaçırmak için demirlerini bükmüştüm." eğik demirleri fark ettiğimde güldüm.

Önce iki sandalye temizledik sonra da oturarak kutuları karıştırmaya başladık. Birbirimize bulduklarımızı gösterirken gülmeden edemiyorduk. Ben kendi kutumda parmak kadar bir ayakkabı bulduğumda onu ona gösterdim "Demek eskiden bu kadar küçüktün... Seni o halde hiç göremedim. Benim için hep fazla büyüktün." tısladı "O kadar da büyük değildim."

Biraz daha araştırdıktan sonra "Reggie," dedi ve elinde bir fotoğrafla kafasını kutunun içinden çıkardı "Bak, annem, doğum yaptıktan sonra." Sandalyemi ona yaklaştırdım "Acaba kucağındaki hangimiz?" Muzip bir kahkaha attı "Yüzündeki ifadeye bakacak olursak ben olsam gerek." Kendimi tutamayarak güldüm "Annem bizi doğurduğunda tabii ki onlardan farklı olacağımızı bilmiyordu. Hatta soyadlarını bir sonraki nesle taşıyacak oğulları olduğu için memnun olduğundan eminim. Bilirsin, annem için varsa yoksa Black Ailesi."

"Black olarak doğup, Black bebekleri doğurduğu için haksız da sayılmaz. Aileden hiç kopmadı. Bu kadar düşkün olması normaldi." Ters ters ona baktım "Soyunu sevdiği kadar bizi de sevebilirdi. Babam da bir Black'ti ve saf soyuna çok değer veriyordu ama oğlunun acısından öldü." Kayıtsızca omuz silkti "Tabii, annemi düşününce babam bir nebze daha çekilir biriydi." Sessiz kaldığımda kaşlarını kaldırdı "Yine de Blackler'in alayından nefret ediyorum. Tabii sen ve Andromeda hariç."

Bu defa ben bir fotoğraf buldum "Annem sana aşıkmış." Bebek Sirius uyurken dudaklarını ördek gibi dışarı çıkarmıştı, annemde onun küçük dudaklarını öpüyordu. Resme iğrenerek baktı "Sanırım buradan çıkar çıkmaz ilk iş ağzımı dezenfekte edeceğim." Elimdeki fotoğrafı ona doğru salladım "Annem, Sirius'u öpüyor. Bebek Sirius çok mutlu, küçük bir ördek." Hiç acımadan kafama çıngırak attı.

"Ah!" Ben kafamı ovarken "Ödeştik!" diye bağırdı "Hatırlıyor musun, küçükken o çıngırakla kafama vuruyordun. Sonunda intikamımı aldım." Gülüşmeye başladığımız sırada alt kattan gelen vahşi bir ses bizi durdurdu. Elini üzerimden çekerek ayağa kalktı "Şahgaga! Onu beslemeyi unuttum... Tek başına idare edebilir misin?" Başımı salladığımda önümden geçerek kapıya yöneldi. Sonrada da orada biriyle konuştuktan sonra odadan çıktı. Akabinde içeri Hestia Jones girdi ve nefesim kesildi.

"Hoş geldin!" Ellerini önce önünde kavuşturdu sonra da yanlarına serbest bıraktı "Hoş buldum." Az önce Sirius'un kalktığı sandalyeye işaret etti "Buraya oturabilir miyim?" Onun varlığı kafamı karıştırmıştı "Hı? Hıı! Şey... Evet yani... Evet, olur. Oturabilirsin. Temiz sayılır."

Oturduktan sonra oraya iyice yerleşmek istercesine kıpırdandı "Burada ne yapıyorsunuz?" Ona kutuları ve eski mobilyaları gösterdim "Burayı Sirius ve benim birlikte temizlememiz gerekiyordu. Bilirsin, bize ait şeyler var. Çoğu atılacak tabii." Yüzünü buruşturdu "Anıları atmak zor olmayacak mı?.. Mesela şuradaki beşiği ya da yerdeki çıngırağı. Veya şu fotoğraf albümünü." Belli belirsiz omuz silktim "Belki ama anılara bağlı yaşayamayız. Üstelik yeni anılar için de yer açmalıyız."

"Haklısın ama ben asla yapamazdım." Zar zor yüzüne baktım "Anılarımı sevmiyorum. O da nefret ediyor. Bu yüzden hepsini atıp, yenilerini biriktirmeye başlamak zor olmayacak... Hatta hemen anılar biriktirmek istiyorum." Merakla yakınlaştı "Nereden başlayacaksın?" Bana çok yakındı ama oda kısmen karanlık olduğu için yüzümün kızarıklığını çok büyük ihtimalle görmüyordu.

Cesaretimi topladım ve zorlukla yutkundum. Ona doğru yaklaşırken kendimi boğuluyormuşum gibi hissediyordum. Dudaklarımızın sadece ucu hafif hafif birbirine temas edene kadar ona yaklaştım. Nefesinin üst dudağımdan kayıp gittiğini hissediyordum ve içim zevkle ürperiyordu. Elimi kaldırarak yanağını tuttuğum sırada dudaklarını dudaklarımın arasına aldım. O da ellerini nazikçe saçlarıma götürürken dudaklarıma karşılık verdi.

Nefes nefese bir halde ondan ayrıldıktan sonra dudağına hızla bir öpücük daha kondurup biraz panik olmuş bir şekilde geri çekildim "Bana en güzel anılarımı sen ver, Hestia... Sana aşık oldum."

***

Bir süre sonra o gitmek zorunda kaldı ve ben de hala ortada görünmeyen Sirius'u aramaya koyuldum. Onu bulduğumda misafir odasındaydı ve Hermione ona Kreacher'ı serbest bırakmayı öneriyordu. Daha sonra Harry ona "Burada yoksun." dedi ve ben de tam o sırada içeri girdim. Sirius bana bakarak tebessüm etti "Bunca zamandır yukarıda mıydın? Hestia nerede?" İfadesizce "Gitti." diye yanıtladıktan sonra Sirius'un evden kaçma hikayesini dinledim.

Hikaye bittiğinde Harry "Şunu anlamadım," dedi "ailenize aykırı davrananlar duvardan atılıyordu, anladım." daha sonra bana baktı "Ailen senin nasıl biri olduğunu fark etmedi mi?" Sirius'a fırsat kalmadan ben yanıtladım soruyu "Herkes benim bir Ölüm Yiyen olarak öldüğümü sandığında babam benim acımdan hastalanıp öldü. Annem de bana o kadar düşkündü ki beni bulduğunda beni değil, yine Yoldaşlık'ı suçladı. Savunduğum fikirlerin zorla kafama sokulduğuna inandı. Beni eğitmeye çalıştı ama artık saf çocuk değildim. Ona kapılmadan onunla yaşadım. Sonra da o öldü zaten. Bu yüzden duvardan uçacak fırsatım hiç olmadı."

"Yemek," dedi Bayan Weasley'nin ima dolu sesi. Asasını önüne doğru kaldırmış, ucunda üzeri sandviç ve kekle dolu koca bir tepsiyi dengede tutuyordu. Suratı kıpkırmızıydı ve belli ki dünkü olaydan beri hala kızgındı. Çocuklar bir şeyler yemek için hızlıca yanına gittiler, Harry ise goblene daha da yakından bakmakta olan Sirius'un yanında kaldı. Sirius hafifçe bana döndü "Mundungus burada ama gidip bir şeyler yemelisin." Oflayarak kalktığımda ters ters bakıştık ve sonunda kendimi mutfak tarafında buldum.

Birkaç gün sonra bu temizlik işi giderek dayanılmaz bir hal alıyordu. Kreacher her şeyi saklamak istiyordu, Sirius da her şeyi atmak. Ben ise biraz dinlenmeyi tercih ediyordum. Harry bir süre sonra Sirius'un eve savaş açmış olduğunu iddia ettiğinde gülmeden edemedim. Çocuk çok haklıydı.

Sirius kendini atmaya o kadar kaptırmıştı ki benim asam ve misafirlerin eşyalarından bazıları çöp torbalarından çıkmıştı. Her şeyi atmakta haksız da sayılmazdı aslında zira evden gulyabani bile çıkmıştı. Onun dışında doksiler, zehirli her cins yaratık, insanı boğan cübbeler ve bağıran portreler. Muggleların tabiriyle ev tımarhaneye dönmüştü.

Bu arada Harry'nin davası da görülmüş ve çocuk aklanarak eve dönmüştü. Onu okuldan atmaları çok salakça olurdu ama Fudge zaten salak bir adamdı. Bu yüzden böyle bir karar çıksa bile buna fazla şaşıramadan gerçeği görmüş olurdum. Fudge, gelmiş geçmiş en beceriksiz Bakanlardan biriydi.

Harry'nin aklanması evde bayram havaları estirdi. Bayan Weasley yüzünü önlüğüne siliyordu; Fred, George ve Ginny de şarkı söyleyip bir tür savaş dansı yapıyorlardı. "Kur-tul-du, kur-tul-du, kur-tul-du..." Bay Weasley o arada Lucius Malfoy'u gördüğünden bahsetti ama bu haber coşkuyu bastırmaya yetecek kadar etkili değildi. Kutlama akşama kadar sürdü.

Yıldızlar Ne Kadar Yaşar? | Regulus BlackUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum