36:Sirius'un Planı

1K 132 37
                                    

Yeniden bir Hogsmeade gezisi duyurulduğunda Harry, Ron ve Hermione tartışmaya koyuldular. Hermione, Harry'e yine ve yine gitmemesi gerektiğini söylerken ve bunun ne kadar tehlikeli olduğunu vurgularken Ron da kızı elinden geldiğince tersledi. Bana kalırsa Hermione, Ron'dan çok daha düşünceli bir arkadaştı ama Harry hala çocuk olduğu için bunu göremiyordu ya da belki de görmeyi reddediyordu. Kim bilir.

Gezi gününde de çok korkunç bir şey gerçekleşti. Harry elinde Remus'un bana bahsetmiş olduğu Çapulcu Haritası'yla -onu bulduğuna inanamıyordum- Ron'un yanına oturmuştu ben de şöminenin üzerinden onları izliyordum.

"Çok tuhaf bir şey gördüm." dedi Harry usulca. Kimse onları duymasın diye sesini de iyice alçaltmıştı "Harita'da." Kulaklarımı o noktaya doğru çevirerek iyice odaklandığım sırada "Bir Black." diye devam etti "Şatoda bir Black var. Onu iki kere gördüm. Bir kere Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınıfının yakınlarında, bir kere de Büyük Salon'da." Ron'un mavi gözleri fal taşı gibi açıldı "Ne diyorsun! Yanlış görmüş olabilirsin belki." Harry bir anda "Ben ne gördüğümü biliyorum." diye ciddileşti "Regulus Black şatoda." Bir anda kasıldım ama ayakta durmak için de çabaladım. Zaten benden şüphelenirlerken daha da tuhaf davranmam doğru bir hamle olmazdı.

Harry Harita'yı açmak üzere harekete geçince Ron'un arkadaşları ona seslendiler ve Harry öylece orada kalakaldı. Bir anda hafızası silinmiş gibi yeniden haritayı kapadı ve yatakhanesine döndü. Ben de dikkat çekmeden Ortak Salon'dan çıktım. Şatonun içinde bir yerlerde dolaştığım sürece Harry'nin beni öğrenci sanması olasıydı. Hatta mümkün olduğunca öğrenci gruplarının arasında olmamda fayda vardı.

Doğruca Remus'un yanına giderek Harry'nin beni fark ettiğini bildirdim. Haliyle buna surat astı ama öte yandan elinden geldiğince beni korumaya çalışacağını söyledi. "Safkan da olsan, annen bir aile arşivi de olsa Hogwarts'taki her çocuğu tanıyamazsın; bazen öğretmenler bile zorluk çekebiliyorlar. Üstelik Black soyadı da basit ama köklü bir soyad. Bu yüzden endişelenmene gerek yok... Da Harry seni nasıl fark etti?"

"Çapulcu Haritası'yla! Harry bir şekilde onu ele geçirmiş." Gözleri büyüdü ve kesik kesik soludu "İşte bu çok kötü... Aynı babasının oğlu... Sen-sen de bir süre Gryffindor Ortak Salonu'ndan uzak dursan iyi edersin hatta geceleri Slytherin Ortak Salon'una girebilirsen iyi olur." Harry eğer aklını bana takarsa başım dertte demektir. Daha da kötüsü elindeki o Harita'dan Sirius'u bile görebilirdi. Bir bahane bularak o'nu ondan almalıydım.

Gün boyunca Remus'un ofisinde kaldım ve kedi olarak masada oturdum. Büyükler Hogsmeade gezisinde olduklarından gelen öğrenciler de hep küçüklerdi. Remus benim orada olmama aldırmadan çocuklarla ilgilendi ve günün sonunda yorgun bir şekilde sandalyesine oturmuştu ki Snape'in sesi ateşin içinden duyuldu. Remus'u yanına çağırıyordu ve ben de nedenini acayip merak ediyordum tabii Remus onunla gitmeme izin vermeyince merakla onun dönmesini bekledim.

Bir saate yakın bir süre sonra şömineden giden Remus kapıdan gelince hızlı hızlı kuyruğumu salladım. "Haberler iyi." dedi memnuniyetle. Elindeki parşömeni hafifçe kedi kalçama vurdu "Harry bir daha seni göremez. Snape Harita'yı onun üzerinde bulmuş. Neyse ki sırlarımızı keşfetmeden el koydum ona." İnsan formuna geçtiğimde konuşmaya devam etti "Umarım Snape eşyalarımı karıştırıp bunu geri almaya çalışmaz."

"Snape senin eşyalarını mı karıştırıyor? Ama neden?" Dudak büküp kayıtsızca omuz silkti "Sanırım Sirius'u çekmecelerimden birinde sakladığımı falan düşünüyor." Birlikte kahkaha attığımızda "Snape çok rezil." diye yorum yaptım "Okuldayken daha normaldi... Anormalin normali. Şimdi şımarık bir çocuk gibi davranıyor." Başıyla belli belirsiz onayladı "Her neyse en azından Gryffindor Ortak Salonu'ndan uzak kalmak zorunda değilsin artık." Ayağa kalktım "O halde gitsem iyi olur."

Bugünden sonra her şey benim için daha kolaydı. Dikkat çekmemek için şatodaki sıradan fareleri kovalıyordum, Ortak Salon'da zaman geçiriyordum genelde. Böylelikle Paskalya tatili de gelmiş oldu ve Hermione tamamen görünmez oldu. O kadar çok çalışıyordu ki Ortak Salon'dan sabah ilk çıkan ve akşamları da son giren o oluyordu. Bu arada çocuklarla da her nasıl başardılarsa daha iyi gibi gözüküyordu.

Paskalya'dan sonraki hafta sonu final maçı Slytherin ile Gryffindor arasında yapılacaktı ve eğer Gryffindor kazanırsa yedi yıl sonra kupayı kazanacaklardı. Ortak Salon sahiden de pek çok bilgi edinmek için mükemmel bir yerdi. Ne zaman ilginç bir şeyler yaşansa Sirius'a bunu bildirirdim. Onunla da maçtan önce sabaha doğru ormanın girişinde buluştuk. Çok açıkta olduğumuz için ikimiz de Animagus formundaydık ama her nasılsa birbirimizi anlamayı başarıyorduk.

Sabah ben yine maça katılmadım ve Sirius'a da Ruh Emicileri oraya toplamaması için gitmemesini sıkı sıkı tembih ettim. İkimizin de ruhlarının orada bulunması çocuklar için çok tehlikeliydi. Beni dinlemesini umuyordum ki ona ne yaptığını soramadım çünkü maçı kazanıp coşkuyu Ortak Salon'a taşıdıklarında ben bile heyecanlandım. Takım kaptanı, Oliver Wood adlı çocuk, mutluluktan ağlıyordu.

Kutlama çok uzun sürdü ve herkesin neşesi epey yüksekti... Final maçını kaybeden Slytherin'ler hariç tabii. Ben de bu sırada ısınan havaların etkisiyle daha fazla dışarı çıkar olmuştum. Scabbers hala kayıptı ama onu bulmam çok uzun sürmemişti.

Gözü yaşlı bir insanı bir kedinin mırıltısından daha fazla mutlu edecek bir şey yoktu. Fazla gelişmiş tavuğunun öldürülmesine karar verilen Hagrid fazlasıyla üzgündü ve sürekli bir işle meşgul olarak kafayı yememeye çalışıyordu. Bazen ben de onun evinin civarlarında dolaşıyordum ki devasa bal kabaklarının arasında bir kıpırtı görünce harekete geçtim. Bu hareketim onun da dikkatini çekmişti "Ne buldun, Crookshanks?" Peter'ı çekip kabakların arasında, sıkıştığı yerden kurtardı. Eğer Hagrid beni fark etmeseydi şimdi Peter'ın aciz bedeni benim sivri dişlerimin arasında olacaktı.

"Bu fare olmaz, oğlum." dedi bana bakarak "Ron'un faresi bu. Git başka bir tane yakala." Büyük cüssesi yüzünden elleri çok ağırdı. Kafamı koca elleri arasında ezercesine sevdiğinde kabağın üzerinden düştüm. Hagrid de elinde Peter'la birlikte evine girdi.

Neden bu kadar çok ilgi çekiyordum? Peter nasıl bu kadar şanslı olabiliyordu? Belki de bu konuda olumlu düşünmeliydim. Ona bu kadar öfkeliyken yakalarsam onu öldürebilirdim ve bu da Sirius'un aleyhine olurdu. Kendini bir daha asla aklayamazdı. Derin derin düşünürken tepeden yukarı doğru yürüdüm ve Sirius'la karşılaşınca kulaklarım düşük bir halde olduğum yere oturdum.

Bana yaklaşarak ıslak, siyah burnuyla başımı dürttü ve tiz bir sesle inledi. Yüzümü göğsüne gömdüm ve hırsla kuyruğumu gergin gergin sallarken başımın üstünü yaladı. Geri çekilerek şımarık it suratına baktım. Kuyruğunu fazla eğlence aşılanmış gibi sallıyordu ve kısık sesle havlıyordu. Geri kaçacakken üzerime atladı ve beni çimenlere yapıştırdı. İğrenç salyalarından kaçmak için onu tırmalamam bile yetersizdi. En son çığlık attığımda beni bırakarak Şamarcı Söğüt'ün altından gözden kayboldu.

Peşinden gitmedim çünkü normal halimle karşısına çıkmaya cesaretim yoktu. Peter'ı bilmem kaçıncı defa kaybetmiştim ve artık onurumu kaybediyordum. O gece üzerime yağmur yağdı ama ben dik dik Hagrid'in evine bakmayı sürdürdüm. O aşağılık -Hagrid değil- orada keyif çatarken biz hayatlarımızın en kötü zamanlarını geçiriyorduk.

Ilerleyen saatlerde Sirius geri gelerek beni ensemden ısırdı ve zorla sürükledi. Bağıran Baraka'ya geldiğimizde de "Regulus, sorun ne?" diye sordu. Ses tonu ciddiydi ama azarlar gibi değildi. Sahiden ne olduğunu bilmek ister gibiydi. "Peter hala şatoda ve Hagrid onu sabah bal kabaklarının arasında buldu. Onu evine aldı ve muhtemelen Ron'a geri verecek... Onu yakalamayı yine başaramadım."

"Peter sonsuza dek saklanamaz, Reg. Onu elbet biri yakalayacak. Tabii başka bir kedi onu yemediği sürece." Omuz silktim "O pislik her nasılsa hayatta kalmayı başarıyor." Elini omzuma koydu "Benim bir planım var ama sadece zamanında gelip bana yardımcı olman gerek." Başımı salladığımda devam etti "Harry, Ron ve Hermione hala çocuklar yani dev gibi bir köpekle baş edemezler. Gördüğüm kadarıyla da Hagrid'le dost sayılırlar. Hippogrif öldürülmeden ya da öldürüldükten sonra elbet onu ziyaret edeceklerdir. Sen de bana bunu bildireceksin. Hagrid'i ziyaret ettikleri gün Hagrid mutlaka faresini Ron'a geri verir. Çocukları tepede sıkıştırıp Peter'ı ellerinden alabilirim."

Yüzüme kurnaz ve memnun bir gülümseme yerleşirken başımı belirgin bir şekilde ama yavaş yavaş salladım "Bu sefer o beceriksiz, korkak asla kaçamaz."

Yıldızlar Ne Kadar Yaşar? | Regulus BlackDonde viven las historias. Descúbrelo ahora