46:Kardeş Katili

1K 120 23
                                    

-Sirius-

Harry'ye istediği hemen hemen her bilgiyi verdikten sonra üst kata çıkarken korkuluklara yaslanmış halde dikilen Regulus'u buldum. Alt katta Molly, çocuklara yataklara gitmelerini emrediyordu. Regulus'un yanına yaslanarak ona baktım. O da yüzünü bana çevirdi ama bir şey söyleyecekmiş gibi bir hali yoktu. "Biliyor musun," diye başladım "Harika bir yahniyi kaçırdın."

Kendi kendine kıs kıs gülünce "Ne?" diye üstledim. Yüzündeki gülümsemesi silinirken "Sofraya yahni geldi." dedi "Ama siz birbirinizi yemeyi tercih ettiniz. Bu yüzden yahniyi kaçırdığım için üzülemeyeceğim." Parmağımı ona doğrulttum "Biliyor musun, bizi dinlediğini anlamıştın." Ağzından sesli bir nefes aldı "Yalancı, bilemezsin... Nasıl bilirsin? Ben bile sizi dinleyeceğimi bilmiyordum. Dumbledore musun?"

Son cümlesi beni güldürmüştü. "Bence sana Orion Black'ten daha kısa süreli ama çok çok daha ilgili babalık yaptım. Seni tanıyorum. Umursamaz gibi görünüyorsun ama aslında içten içe çatlıyorsun da. Sana en az zarar verecek yöntemleri de öğrenmeye çalışıyorsun. Elinde somut bir şey olmadan ya da somut bir şeyi ele geçireceğini bilmeden canını tehlikeye atmıyorsun."

"Gryffindor'a on puan!" Onunla birlikte güldükten sonra "Hadi," dedim "yatalım artık. Daha fazla psikolojik saldırı çekecek halim yok." Remus ansızın beni sarstığında düşmemek için korkuluklara tutunmam gerekti "Ödümü kopardın, Aylak." Regulus yüzüne zorlama bir gülümseme yerleştirdi "Bu en azından şikayetçi olduğun hayatına azıcık da olsa heyecan katmıştır."

Bir an için boşluğa düştüm. Yüzüme nasıl bir ifade takınsam bilemiyordum. Haklıydı, hayatımdan şikayetçiydim ama o da benim şikayetçi olmamdan şikayetçiydi anlaşılan. Kafasını çevirerek başını öne eğdi. Derken Remus beni kurtarmayı başardı "Hadi, gidip yatalım artık. Ayakta zor duruyorum." Regulus ona bakarken tıslayarak güldü "Ben tüm gün uyudum zaten."

"Senin için sorun değil." dedim elimi ensesine koyup yürümeye başladığımız sırada "Sen her mekanda ve her şartta uyuyabilirsin." Onunla birlikte odaya girerken Remus bize iyi geceler diyerek yan odaya geçti. Biz de odanın ortasına doğru devam ettik. Üzerimizi değiştirdikten sonra yatağa girdik ama ikimizde de uyumaya dair en ufak bir belirti yoktu.

Işığı kapattıktan sonra o bana sırtını döndü, ben de başımı kaburgalarına yasladım. O vaziyette uykuya daldığımda rüyamda James beni ziyarete geldi ama bana kızgındı (Bana kalırsa James gibi de davranmıyordu) "Rezil bir arkadaşsın!" diye beni azarlıyordu "Sana tek bir şey emanet ettik. Ona da sahip çıkamadın. Sen ölmüş olsaydın ve çocuğun olsaydı biz ona daha iyi sahip çıkardık. Berbat bir arkadaş ve berbat bir vaftiz babasın."

"James!" diye homurdanarak uyandığımda hızlı hızlı nefes alırken etrafıma baktım. Hava hala karanlıktı ve oda fazlasıyla sessizdi. Regulus da uykusunun en derin anında gibi görünüyordu. Bana yakın duran elinin üstünü sıvazladıktan sonra ayağa kalkarak biraz oda içinde dolaştım. Kafam hala James'teydi. Sahiden böyle mi düşünüyordu yoksa bu sadece bilinçaltımın oluşturduğu aptalca bir rüya mıydı?

Hızla odadan çıkarak mutfağa indim. Biraz da orada volta atarken litrelerce su içtim ama üzerimdeki gerginliği atamadım. Gözüm en son tezgahın üzerinde duran bıçağa takılınca durdum. Küçük ama keskin bir şeydi. Akabinde kendi kendime konuşmaya başladım "Bunu istiyor muyum? Evet!.. Bunu sahiden mi istiyorum yoksa ruh halime göre yaşadığım bir değişim mi? Sahiden istiyorum... Ölürsem ne kaybedeceğim? Burada ne olacağımız belli değil... Bu yüzden hiçbir şey dersem de olur... Ne kazanacağım? Yeniden James'in yanında olacağım... Peki senin bunu yapmamı engelleyen ne?.. Sanırım korkuyorum... Neden korkuyorum? Canım acır ve başarısız olursam Başım derde girer... Yine de denemeye değmez mi?.. Olmaz, Regulus beni öldürür... Önce ben onu öldürmezsem."

Odaya o kadar hızlı çıkmıştım ki elimdeki bıçağı Regulus'un boğazına dayayana kadar ne olduğunun farkında bile değildim. Bunu hem onun hem de kendi iyiliğim için yapmam gerekiyordu. Zaten öldükten sonra çok uzun süre yalnız kalmasına da gerek olmayacaktı. Kısa sürede yanına gidecektim... Onun uzun bir hayatı olacağına da inanmıyordum. Ölüm Yiyenler onu öldürürlerdi. Hem belki ben onun canını onlar kadar çok yakmayacaktım... Bunca yıl onu korumaya çalışıp şimdi onu benim öldürmem çok ironikti. Tıpkı kurbanlık bir koyun gibi... Ellerim korkuyla titremeye başladı. Kendimden geçtiğimi hissettiğim sırada bıçağı yere bıraktım ve koşarak odadan uzaklaştım.

Kendimi hızımı hiç kesmeden Remus'un odasına attım "Re-Remus! Remus, u-u-u-uyan lü-lüt-lütfen u-yan çabu-çabuk." Remus asasının ucundan ışık çıkararak yatakta hızla dikleşti "Sirius? Sen iyi misin, ne oldu?.. Konuşsana!" Hala tüm bedenim titrerken benim odamın tarafında kalan duvara işaret ettim "O-nu öldürdüm." Parmaklarımı saçlarım arasına geçirerek ağlamaya başladım "Regulus'u öldürdüm." Remus hızla fırladığı gibi yan odaya girdi. İki dakika kadar sonra geri döndü "Regulus... O gayet iyi. Mışıl mışıl uyuyor... Onu kontrol de ettim. Yeterince canlı görünüyor. Sirius, kabus mu gördün?"

Yatağın üzerine kendimi attığımda hızla başımı salladım "Sanırım öyle oldu." diyerek yalan söyledim "O kadar korkunçtu ki onu kontrol etmeden direkt buraya koştum... Seni uyandırdığım için üzgünüm." Omuz silkerek yanıma oturdu "Sorun değil... İstersen gecenin kalanında -ki pek bir şey kalmadı- burada yatabilirsin." Başımla onayladım "Sanırım iyi fikir."

Ardından ikimiz de rahat bir pozisyon alarak konuşmaya başladık. Sabaha kadar bana gördüğümün bir kabus olduğunu ve artık bunu unutmam gerektiğini söyleyip durdu. Ama ben yaptığımın gerçek olduğunu biliyordum ve çok pişmandım. Bu sabahtan itibaren Regulus'un yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum.

Yıldızlar Ne Kadar Yaşar? | Regulus BlackWhere stories live. Discover now