1:Kurtarıcı

9.6K 432 447
                                    

Simsiyah pelerinim nemli mağara zeminindeki suyu bir sünger misali içine çekerken sanki fazla sular gözlerimden akıyordu. Yattığım yerde cenin pozisyonu alarak titremeye başladım. Küçük bir çocuk gibi inleyip ağlarken Kreacher'ın soğuk parmaklarını üzerimde hissettim "Efendi Regulus. İksir, efendim. İksir bitti." Tek dirseğimden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım "Kreacher, madalyon. Kreacher, mad- al onu."

Ayaklarını yerlere şap şap vurarak ve ellerini önünde kavuşturmuş bir halde yürüyerek benden uzaklaştı. Gözlerimi mağaranın içinin neredeyse tamamını kaplayan karanlık ve dipsiz görünen göle diktim. Yüzeyi çarşaf gibi olsa da bu sessizlik tüyler ürperticiydi. Az önce iksiri içtiğim kabuğu kendime doğru çekerek asamı ona doğrulttum. İçi daha suyla dolarken yüzümü gömdüm ve tüm suyu emerek içtim. Bedenim hala isteksiz olarak titreyip kasılıyordu ama su iyi gelmişti.

Yerde öylece, dakikalarca yatarak soluklandım. "Kreacher," dedim bir süre sonra yeniden ayaklanmaya çalışarak. Bir kaç adım geriye doğru sendeledikten sonra gölün kıyısında durdum. Islak ve soğuk eller ayak bileklerimi kavrarken "Kreacher!" diye bağırdım yeniden "Git buradan! Git ve ne olursa olsun o madalyonu yok et. Tıpkı anlaştığımız gibi." Beni çeken ellere direnmeye çalıştım hatta birkaç büyü bile denedim ama birken on; onken yüz olmuşlardı bir anda. "Kreacher, bu bir emir. Lütfen... Git!"

Sanki kaşlarını kaldırmış gibi alnı kırıştı. Bir, elindeki gerçek madalyona bir de bana bakarken gözleri doldu. Belki üzüntüsünden belki de korkusundan ama onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Emrimi ikinci defa söylemeye fırsat bulamamıştım ki bir Inferius sırtıma atlayarak beni suyun dibine çekti. Neyse ki düşmeden önce Kreacher'ın buharlaştığını görmüştüm ki artık huzurla ölebilirdim.

Gölün dibine doğru giderken, geçirdiğim on sekiz yılımı düşündüm. Annemin en sevdiği oğlu, Black'lerin gururu olmuştum. Bir hizmetkar gibi bir büyücüye boyun eğmiş ve onun ayak işlerini yapmıştım ama artık hepsi bitiyordu. Her şeyin sonu geliyordu. Artık annemin gözdesi yoktu, Sirius'un kafasız kardeşi yoktu ve hizmetkar efendisini sabote etmişti. Gözlerimi açtım ve asamı ağzıma doğru götürerek Kabarcık Kafa büyüsünü yaptım. Her şey bu kadar basit bir şekilde bitemezdi.

Etrafımdaki Inferius'ların bir kısmını birkaç basit büyü ile savmış olsam da hala çok kalabalıklardı. Onlarla bir süre boyunca hem fiziksel olarak hem de büyülerimi üzerlerine göndererek savaşmak zorunda kaldım. Bacaklarımı karnıma doğru çektim. Ne kadar küçülürsem beni tutmaları da o kadar zor olurdu. Onları kendimden iki ya da üç metre uzağa fırlatmam bile bana bir fırsat sunmuştu ve ben de o arada asamı havaya kaldırarak bağırdım: "Ascendio!"

Yüzeye doğru uçtuktan sonra kıyıya fırladım ama hala mağaranın çıkışından çok uzaktaydım. Inferius'lar da savaşı kıyıya taşımaya karar vermişlerdi. kemik elleriyle zemine tutundular ve kendilerini yukarı çektiler. Bazıları kaçışımı engellemek için salı parçalarken büyük çoğunluğu da üstüme üstüme geliyordu. O sırada tek dileğim süpürgemin yanımda olmuş olmasıydı ama yoktu, onu evde bırakmıştım. Başıma böyle bir tehlikenin geleceğinden tamamen habersizdim ne de olsa.

"Düşün, Regulus. Düşün!" dedim kendi kendime, onları savarken "Sirius olsa ne yapardı?" Başımı hızlı hızlı iki yana salladım "Cesurca savaşmak dışında." Bir keresinde onun kitaplığında bulduğum bir Biçim Değiştirme kitabını hatırladım. İçinde gerçek kurtadamları ayırt etmek ve animagus olmak da dahil olmak üzere fazlasıyla üst düzey büyücülerin altından kalkabileceği bilgiler vardı. Animagus olmak! İşte bu! Onları animagus olarak haklayacaktım ama bir sorunum vardı: Ben daha önce hiç animagus formuna girmemiştim.

Yine de bu benim artık son şansımdı ve Biçim Değiştirme'de başarılı olduğuma inanıyordum. F.Y.B.S seviyesine kadar ulaşmayı başarmıştım ve ayrıca kısmen yeni mezun sayıldığım için tüm bilgilerim hala tazeydi. Odaklandım. Belki saniyelerce gözlerimi kapalı tuttum ve ruhumun derinliklerine doğru bir yolculuğa çıktım. Üzerime Inferus'ların üşüşmüş olduğunun da farkındaydım ama başaracağımı hissediyordum.

Yıldızlar Ne Kadar Yaşar? | Regulus BlackWhere stories live. Discover now