- Doğru Erdem. Beni de şaşırtacak derecede doğru. Çok fazla ilerlediği için ümidimizi kesmiştik. Hangi yolu denediysek durduramamıştık tümörün büyümesini.

- Ama kardeşim başardı değil mi? Onun gelişi bana dünyaları getirdi.

    Mutluluktan ağlayacak gibi dolan gözleri ve yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bana bakan Erdem'e içimden şükür duaları okuyarak baktım. Bu bize yeni bir yolun başlangıcı gibiydi. Yepyeni, bembeyaz bir sayfanın açılışı doluyordu kulaklarıma. O sayfanın hışırtısına uyumla atıyordu kalbim. Gerçekten oluyor muydu? Yeni adımlar atabilecek miydik düşmeden, tökezlemeden?  Yağmur üzerimize yağacak mıydı bizi incitmeden. Sulayacak mıydı gönlümüzdeki çiçekleri? Olacaktı tabi... Kardeşim iyileşecek,  yuva kuracak, oğlum doğacaktı. Ve biz mutlu olacaktık...

*************************

Yazar'dan :

Erdem, evin salonunda put gibi dururken kolundan çekiştirerek bahçeye çıkardı onu Kerim.

- Oğlum gülsene biraz, heyecandan yüzün botoksla dondurulmuş gibi duruyorsun.

- Öyle mi duruyorum gerçekten? Ne tepki vereceğimi bilmiyorum ki abi? İlk defa nişanlanıyorum. Daha kızı da çok tanımıyorum. Sence mutlu olur muyuz abi? Mutlu edebilir miyim Esra'yı ben?

- Bak kardeşim, sen bu evliliği sadece Allah rızası için kabul ettin. Huzur kokulu bir yuvanız olacak sizin. Ben inanıyorum. Esra'yı da seveceksin, o da seni sevecek. Mutlu olacaksınız Allah'ın izniyle.

- Peki ya... Sevemezsem? Ya da o beni sevemezse?

- Nikahta keramet vardır. Sevgiden önce de saygı gelir. Saygı, sevgi kapısının anahtarıdır. Önce bir saygı duyun birbirinize, emin ol devamı kendiliğinden gelecektir.

- Sana güveniyorum abi. Sırf sen ve Rüveyda uygun buluyorsunuz diye ben de sizinki gibi bir yuva kurmak için adım atıyorum. Dua edin de pişman olmayalım.

- Olmayacaksın inşallah.

- Kerim, damat beyi bırak da şu yüzükleri takalım artık.
  
      İmam Bilal'in seslenmesi üzerine Kerim ve Erdem birbirlerine bakıp gülümseyerek içeri adımladılar. Erdem, salona girer girmez kendisine hüzünle bakan annesine ilişti gözleri. Yavaş adımlarla ilerleyerek annesinin tam önünde durdu.

- Anne...

- Söyle oğlum.

- İstemediğini, sırf benim için ses çıkarmadığını biliyorum. Ama inan bana sen de isteyeceksin zamanla.

- Sen istiyor musun ki oğlum?

- İstiyorum anne. Bu kez kalbimin değil, aklımın sesini dinlemek istiyorum. Mutlu olmak istiyorum. Çünkü kalbimi dinledikçe üzüldüm ben. Belki de böyle mutlu olurum. Mutlu olmasam bile en azından üzgün olmam.

      Ayşe Hanım, oğlunun yanağını şefkatle okşarken gözleri doldu. Hastalığı onu iyice eritmişti. Belki de gerçekten mutlu olurdu. Kararına saygı duyuyordu bu yüzden. Karşı çıkarsa üzülüp tekrar hasta olmasından korkuyordu. Nişanlanacağı kız her ne kadar onlara uygun olmasa da Erdem'in üzülmesini göze alamıyordu.

- Sen yeter ki mutlu ol oğlum. Bunun için her şeyi yapmaya hazırım ben.

      Erdem, annesinin yanağındaki avucunu öperek sarıldı annesine.

     Bu sırada Kerim de Rüveyda'nın yanına ulaşmıştı.

- Toprak gözlü. Nasılsın bakalım?

AŞKIN ÖRTÜSÜ Where stories live. Discover now