- 36 - ÖMER BEY

1.7K 141 151
                                    

Selamün aleyküm millet. Canınız Yazarınız geldi 😁 Hemen konuya giriyorum. Rüveyda ve Kerim için karakter kullanmayacağımı belirtmiştim ama Erdem ve Berna için kullanmak istedim. Benim fikirlerim medyada, siz de fikrinizi yorumlarınızı benimle paylaşırsanız çok sevinirim. En güzele emanetsiniz. Bu arada regaip kandiliniz şimdiden mübarek olsun. Bana da dua edin lütfen ihtiyacım var. 😊 İyi okumalar...

Canım karşim YusraKoyuncu ya gelsin 💜

Yazardan :

Umut parçaları tükenmişliği bırakırsa bir kenara, hayat renk bulurdu belki de. Rengine bürünen hayatın dokunulmazlığı mı vardır ki öylece sahiplendiğimiz hayat... Sahibi olduklarımızın sahibinin, bizlerin sahibinin elinde oysa ki hayat. Tüm yaprakları savurup bir kenara, yağmurun yağacağını haykıran gök gürültüsü gibi habercisi yoktur mutluluğun. Ama hissiyatı vardır umuttan ötürü. Rüveyda içinde bulunan bir parça umudun verdiği mutluluğa sarılarak yaklaştı Kerim'e...

- Ke... Kerim. Ben, geldim.

Sesini kendisi bile zor duymuştu. Rahatsız etmek istemiyordu adamı. Korkuyordu, içindeki duyguların çatışma sesinin dışa vurmasından korkuyordu. Nefes alıp verirken, soluduğu havaya zarar vermekten korkuyordu. Onun soluduğu havayı kirletmek hakkı değildi sanki onun. Ses tellerinin izin verdiği kadar tekrar mırıldandı bir şeyler :

- Geçmişi geri getirmeyecek ama özür... Ben senden özür dilerim.

Konuşup konuşmamakta hâlâ kararsızdı. İçindekilerini duyurmalı mıydı karşısındaki ,kendisini duyup duymadığından emin olmadığı adama? Tekrar temizledi boğazını.

- Ben... Ben sana, bir şey olmasını istemiyorum. Dua ediyorum Allâh'a. Gözlerini açmanı diliyorum. Çünkü...

Tekrar bir hıçkırık tıkadı boğazını. Eliyle kapattı ağzını. Hıçkırığını yuttuktan sonra devam etti :

- Çünkü senin gözlerin hayatı anımsatıyor insana. Sanki kapanınca gözlerin, hayat soluyor. Dünyada mavi dışında bir renk yokmuş gibi, sen kapatınca gözlerini her yer karanlığa bürünüyor.

Artık gözyaşlarını tutamıyordu. Hıçkırıklarının izin verdiğince sürdürdü konuşmasını :

- Uyan Kerim, n'olur... Uyan bak herkes seni bekliyor dışarıda. Lütfen... Uyan...

Elini kaldırdı, havada kalan eline baktı önce. Yüreği kavrulurken elinin de kavrulup kavrulmayacağını istemekte kararsızdı. Titreyen elini yavaşça adamın eline yaklaştırdı. Gözlerini yumarak parmak uçlarını dokundurdu adamın eline. Anında vücuduna yayılan titremeyle açtı gözlerini.

- Artık çıkmanız lazım. Birazdan doktor bey gelecek.

Duyduğu sesle hemen çekti elini Rüveyda. Tekrar yorgun yüzünü inceledi Kerim'in. Kalbinden damlayan kanın vücudunda can bulmasını istedi. Sonra hüzünle hemşirenin yüzüne baktı. Israrla başını yana eğdi. Biraz daha kalmak istiyordu. Hemşire ise anlayış bekleyen bakışlarıyla başını sağa sola salladı. O da ayırmak istemiyordu sevdiği adamdan kadını. Ama böyle gerekiyordu. Rüveyda daha fazla zorluk çıkarmadan son kez Kerim'in buz gibi yüzüne baktıktan sonra geriye doğru adımlayarak yavaş yavaş çıktı odadan.


Bu sırada lavabodan dönen Berna koridorda volta atıyordu. Rüveyda'nın çıktığını görünce kaşlarını çatarak yanına yaklaştı. Kabullenmişti Kerim'in onu sevdiğini ama içini parçalayan kıskanç yanına engel olamıyordu. Seven kadın kıskanırdı. Her şeye rağmen seviyordu Kerim'i.

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin