- 14 - KARAR

2.5K 189 7
                                    


     
     Sinirden deliye dönerken kalbimdeki tüm hücreler beynime savaş açmıştı resmen. Aklımı yitirip bu adamın alayla söylediği sözleri ağzına geri tıkmamak için hemen ayaklandım.

- Ben gideyim artık abi.

Bilal Abi daha ağzını açamadan tipinden psikopatlık akan kardeşi yine alaylı alaylı konuşmaya başladı :

- Nereye gidiyorsun ? Imm neydi adın? Hah ; Kerim. Ama doğru ya nişanlım bu masaya oturmak isterse eğer sen oturamazsın. Şimdi bir düşünelim ; benimle dini nikahı var, abim desen onun da abisi sayılır artık. Peki sen? Hiçbir şeyisin. Olmaz yani, yakışık kalmaz. Öyle değil mi Rüveyda? Sen ne dersin sevgilim?

    Ne saçmalıyordu bu böyle? Benimle neden böyle konuşuyor ki? Benim Rüveyda'yı sevdiğimi nereden biliyor da bu şekilde konuşuyor ; nispet eder gibi. Yoksa... Yok yok, Bilal Abi yapmaz böyle bir şey. Gururumu ayaklar altına alacak bir insan değil o, o kadar kötü değil. Bir de dini nikah dedi. Bunun anlamı ne ki ? Karısı mı olmuştu yani artık? Nikah dedi çünkü. Bu kadarı haksızlık kalbime. Beynimdeki sorulara cevap arar gibi Bilal Abi'ye baktım. Bakar bakmaz kısa süreli bir şok geçirdim. Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum çünkü. Öfkeden gözlerinin akı kıpkırmızı olmuştu. Aynı hiddeti sesine de yansıttı sonra :

- Emre, yeter! Kapa çeneni artık. İşiniz bittiyse Rüveyda'yı eve bırak , sen de işinin başına dön. Kerim,sen de gel otur yerine. Daha yeni geldin, nereye?

Huzursuzluk çıkarmamak adına oturdum yerime. Ben otururken Emre denen serseri de sinirle yerinden kalktı. Aklım almıyor, Rüveyda gibi birisinin böyle bir serseriyle ne işi vardı? Belki de Rüveyda sandığım kadar iyi yürekli biri değildi. Onlar bizden uzaklaşırken kalbime yenik düşerek baktım ona. O da arkasını dönmüş gizlice bana bakıyordu. Göz göze geldik. Ağlıyor muydu o? Toprak gözleri sanki çamur olmuştu. Kalbimin içinde çirkefleşmek istediği , bir çocuk gibi oynamak istediği bir çamura dönüşmüştü gözleri. Onu kurtarmamı ister gibi bakıyordu.

    Onlar gözden kaybolurken bakışlarımı Bilal Abi'ye çevirdim. Sanki bir şeyler söylemek istiyordu ama susuyordu. Daha fazla sakinmiş rolü yapmamak için hiçbir şey söylemeden kalkıp yürüdüm ben de. Bilal Abi her ne kadar arkamdan seslense da kulak asmadım artık. Arabama biner binmez arabayı çalıltırıp Erdem'i aradım. İlk arayışımda açmadı. İkinci kez aradığımda hemen açtı :

- Kardeşim, soruyu ben mi sorayım yoksa sen hemen cevaplayacak mısın?

- Bırak lan şimdi sınavı, iyiydi işte. Evde misin?

- Evdeyim de ne oldu yine abi, kötü...

Devamını dinlemeden kapattım. Eve gitmek istemediğim için direkt Erdemler'in evine sürdüm arabayı.

********************************

- Tamam da abicim, çocuk serseri tipli bir dengesiz diyorsun. Seninki niye böyle biriyle nişanlansın ki? Kesin bir şey var bunun altında.

- Erdem, seninki deyip durma. Bilmiyorum işte bence de bir şey var. Yani o da bu durumdan pek memnun gibi durmuyordu. Hatta Bilal Abi bile.

- Bak işte boşuna üzülmüşsün o kadar.

- Lan oğlum ne olursa olsun o kız şu an onunla nişanlı , hatta dini nikahları mı ne varmış. Ne yapabilirim ki bu saatten sonra?

- Bence karşına alıp konuşmalısın.

- Yok yok, öyle bir şey yapamam ben. Yani konuşamam onun karşısında. Karşısına bile çıkamam, bakamam ona artık.

- Off abi ne heyecan yaptın. Daha konuşmadan ellerin titremeye başladı. Ne aşkmış arkadaş, Rüveyda Hanım da gitsin başkalarıyla nişanlansın.

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin