- 12 - YIKILIŞ

2.6K 207 37
                                    


     

Bazı şehirlerde hüzün ıslatır şairleri. Yağmur uğramaz kor gibi yanan yüreklerine. İnsana emir veren beyindir derler. Yüreği unutarak... Kor gibi yanan yürekleri, çiçek çiçek açarak seven yürekleri, kıymık gibi ezilen yürekleri unutarak... Emri veren beyin ise beyine emri veren yürektir.

Onu gerçekten çok özlediğimi yüreğimle hissedince beynime emir vererek ayaklarımı harekete geçirdim.Nerede , nasıl göreceğimi bilmeyerek yürüdüm. Bilal Abi'nin evine gitsem nasıl olurdu acaba? En son orada görmüştüm. Evet , en iyi fikir buydu. İç sesimi dinleyerek yönümü buldum. Ayıp olur muydu acaba böyle habersiz gitmek? Olursa olsun, ne yapalım. Onu görme ihtimalim varsa değer.

Kapının önüne gelince yine acabalarla savaş verirken duraksadım. Kafamdaki şüpheleri cesaretimden ayıklayarak kararlılıkla kapıyı çaldım. Kapıyı Sultan Abla açınca refleks olarak geri çekildim. Karşıdaki insandan kaynaklanıyordu herhalde. Çünkü beni görünce o da başını eğip geri çekildi. Hiçbir şey demeden kapıyı hafif aralık bırakarak içeri girdi. Birkaç dakika sonra kapıda Bilal Abi belirdi. Aferin bana ; ne diyecektim şimdi? Bilal Abi'nin şaşkın bakışları altında onun konuşmasına fırsat vermeden ben konuştum kıvrılarak :

- Şeyy..Ben.. Müsaitseniz bir çayınızı içmeye gelmiştim. Böyle habersiz oldu ama kusura
bakmayın.

- Olur mu hiç öyle şey?Ne kusuru Kerim'im, gel içeri.

Bilal Abi'nin içeri yönelerek buyur etmesinin ardından ben de içeri girdim. Şu an beynimde savaş veren kelimelerle işim çok zordu. Onunla ilgili en ufak bilgi kırıntısı bile olsa öğrenmek istiyorum. Mesela kaldığı bir kurstan bahsetmişti. Ne kursu, orada ne yapıyor, neden orada kalıyor? Başörtüsünden zaten dindar bir ailenin kızı olduğu belliydi. Ama kimdi, neyin nesiydi? Acaba onun da maddi durumu Bilal Abilerinki gibi kötü müydü? İyi kalpli biri miydi? Paraya önem verir miydi? Beni tanısa sever miydi? Bu soruyla kalbim yerinden oynarken aklıma gelen şey kalbime tokat attı resmen. Son konuşmamızda beni yanlış anlamıştı. Kim bilir şimdi benim hakkımda ne düşünüyordur. Bu durumu bir şekilde düzeltmeliyim. Ben kelimeleri bırakıp bu kez düşüncelerle savaş veriyorken Bilal Abi elinde çaylarla içeri girdi. Gerçekten de çay içmeye gelmişim, ne acayiplik ise bunların da çayı sanki hep hazırmış gibi.Şimdi çayı bırakıp bir şekilde konuyu açmalıydım.

- Nasılsın Bilal Abi?

- İyiyim elhamdülillah , seni sormalı Kerim'im. Konuşamadık o günden sonra , numaran da yok arayamadım.

- İyiyim ben de sağ ol abi. Numaranı söyle aklımıza gelmişken, çaldırayım sen de kaydedersin.

- Tamam.

Bilal Abi'nin numarasını kaydedip çaldırdıktan sonra çaylarımızı yudumlamaya başladık. Ortam tamamen sessizliğe büründüğünde cesaretimi toplayıp açtım konuyu :

- Geçen gün evinize gelen hanımefendi ne durumda? Başına tekrar bir bela açmamıştır umarım, ya da peşine başkaları falan düşmemiştir.

- Yok , yok bir sorun çok şükür.

- İyi , güzel o zaman. Yani sevindim, yani onun adına, işte sizin adınıza...

Ben toparlamak için çırpınırken daha çok batınca Bilal Abi de kahkahasını tutamadı tabi. Zaten rezil olmuşum bari rüsva da olayım diye düşünerek devam ettim :

- Neden kursta kalıyor?

Bu sorum üzerine Bilal Abi aniden gülmeyi kesti ve yüzü düştü. Yani düşmek değil de daha çok ciddi bir hal aldı yüzünü. Yanlış bir şey mi sordum diye düşünürken cevapladı sonunda :

- Küçük çocuklara ders veriyor orada, hocalık yapıyor yani.

- Hiç evine gitmiyor mu?

Aynı yüz ifadesiyle cevapladı tekrar :

- Evi yok.

Böyle kızmış gibi kısa kısa cevaplar vermesi , canımı çok sıkmıştı. Ben de başımla 'anladım' manasında onayladıktan sonra susup devam etmedim. Kısa ama bana uzun gelen bir sessizlikten sonra Bilal Abi iç çekerek konuşmaya başladı :

- Rüveyda annesini ve babasını küçükken trafik kazasında kaybetti. Komşumuz olurlardı. Tabi ben daha çok gençtim hatta çocuk sayılabilecek yaştaydım o zamanlar. O da 6-7 yaşlarında idi. Abisi gibiydim, hep koruyup kollardım. Sonra böyle ortada kalınca mahallede yeni açılan medresenin karşısındaki kız kuran kursuna verdiler onu annem ve babam. Şu an hocalık yaptığı yatılı kurs...

Bilal Abi susunca ben de haklı olduğunu düşünmeye başladım. Daha tam bu yüzden yüzü düştü diye düşünmeye başlamıştım ki konuşmanın devamında tüm tezlerimi çürüttü.

- Rüveyda'ya karşı bir şeyler mi hissediyorsun Kerim?

Yalan söyleyemezdim böyle bir insana. Gerek de yoktu zaten, sonuçta yalan borcum yoktu. Ama evet de diyemedim. Sustum ben de. Zaten o da 'anladım' manasında başını sallayınca onu onaylamış olduğumu fark ettim. Başını öne eğerek konuşmaya devam etti aynı ciddiyetle :

- Bak Kerim'im, seni üzmek istemem.Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama...

Tam bu adam beni nasıl üzebilir ki diye düşünüyordum tekrar girdi lafa :

- Kerim , Rüveyda Bacım geçen ay kardeşimle nişanlandı.

Bir çırpıda söylediği cümleye seslice yutkundum. Sanki birisi en sevdiğim, en değerli eşyamı kırmış da cam kırıklarını toplarken elimi kesmiş gibi hissediyordum. Yok yok, bu şu an hissettiklerimin yanında az kalır. Sanki... Ne saçmalıyorum ben? Şu an düşündüğüm şey bu mu? Adam nişanlandı dedi lan.Kardeşimle dedi , geçen ay dedi, nişanlandı dedi, Rüveyda dedi, Rü... Şu an ayakta olsam çoktan yeri boylamıştım belki de. Başım deli gibi dönerken etrafında güç alacak bir şeyler aradım.
Öldüğünü zannettiğimde mi canım daha çok yanmıştı yoksa şimdi mi bilemiyorum. Niye böyle olmak zorundaydı ki? Kader dedikleri şey bu olsa gerekti. Peki benim kaderim neden böyle? Dolan gözlerimdeki yaşları içime akıtma çabalarım omzumda hissettiğim elle boşa çıktı. Bilal Abi'nin yüzüne bakamıyordum. Yakında yengesi olacak kız için yanında ağlamamın çok büyük bir ironi olduğunu hatırlayarak ayaklandım hemen :

- Ben artık gitsem iyi olacak.

- Kerim...

Bir şey demesine izin vermeden elimi havaya kaldırarak susturdum Bilal Abi'yi. Sonra gülümsemeye çalışarak yüzüne baktım. Sorun yok manasında başımı sağa sola salladım. O da acı acı gülümseyerek sımsıkı sarıldı bana birden. Benden ayrılınca direkt kapıya yöneldim. Artık kelimelerin işi bitmişti bu meydanda. Söylenecek hiçbir şey yoktu. Kapıdan çıkar çıkmaz arkama bakma gereği duymadan arabama bindim. İçimdeki duygu yoğunluğunun verdiği basınçla yüklendim gaza...

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin